Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖMER TAŞPINAR

Derin devlet ve çifte standart

İSTANBUL

Geçen haftaya her zaman olduğu gibi Amerika ve Türkiye'de birbirinden çok farklı olaylar damgasını vurdu. ABD'de gündem Cumhuriyetçi Parti'de liderlik arayışı. Türkiye'de ise Hrant Dink davasında örgütlü suç bulamayan mahkeme kararı haklı olarak ciddi bir toplumsal tepki yarattı. Analize önce kısa bir ABD değerlendirmesiyle başlayalım.
Cumartesi gecesi Cumhuriyetçi Parti başkanlık adaylığı için yapılan Güney Carolina ön seçimlerini sürpriz bir isim kazandı: Newt Gingrich. Bu durum son günlerde artık adaylığına garanti olarak bakılmaya başlanan Mitt Romney açısından ciddi bir hayal kırıklığı yarattı. Türkiye konusunda yaptığı gaf nedeniyle gündeme gelen Rick Perry adaylık yarışından çekildikten sonra genel kanı artık seçmenlerin gözünde Mitt Romney yönünde bir uzlaşma olacağıydı. Ama Güney Karolayna bir kez daha gösterdi ki, Cumhuriyetçi Parti'nin muhafazakâr tabanı böyle düşünmüyor. Özellikle de koyu evanjelist seçmenler mormon tarikatına mensup Romney'i içlerine başkan adayı olarak sindiremiyorlar. Burada aslında ön seçim sisteminin yarattığı yapısal bir sorun var. Ön seçimi kazanan isimler genelde parti tabanına çok yakın oluyorlar. Zira ön seçimlerde daha çok partinin militan kesimleri oy kullanıyor. Ama parti tabanına yakın aday coğu zaman ülke geneline uzak olabiliyor. Ilımlı Romney ve daha radikal Gingrich arasında böyle bir durum var. Ekonomi ve toplumsal konularda Gingrich ABD geneline göre aşırı sağ konuma sahip. Parti tabanı bunu takdir ediyor. Ama Romney'nin Obama karşısında Gingrich'e oranla şansı daha fazla. Bakalım Cumhuriyetçi seçmenler bu ikilem karşısında önümüzdeki Florida ön seçiminde nasıl hareket edecekler?

Dink davası ve derin devlet
Mahkemenin verdiği karar hakkında yüzlerce yazı yazıldı geçen hafta. Bu karara isyan edenler ve toplumsal tepki gösterenler tabii ki yerden göğe haklılar. Öte yandan Hrant Dink davasının gözden kaçırılmaması gereken bir boyutu daha var: Türkiye'nin Batı'daki imajında yarattığı sorun. Batı basınında yıllardır Ergenekon davası konusunda yazılar çıkıyor ve iki ayrı değerlendirme yapılıyor. Bir kesimde bu davanın derin devleti deşifre eden ve Türkiye'de demokratikleşme ve şeffaflaşma alanında atılmış en ciddi adım olduğu yönünde bir kanı var. Diğer taraftaysa bu davanın yeni bir otoriterleşme yarattığı ve düşünce özgürlüğüne sınırlar getirerek, AKP karşıtı muhalefeti susturduğu algısı hâkim.
Şu anki haliyle Dink davası bu son kesime malzeme sağlıyor. Zira neredeyse her davada örgütlü suç bulunurken Dink davasında derin devletin üzerine gidilmemesi ciddi soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Ortada şöyle bir manzara var: Türkiye'de yeniden yapılanan siyasi sistem darbeci askerlerin yakasına yapışıyor ama iş derin devlet içinde bazı milliyetçi- ülkücü gruplara gelince frene basılıyor. Bu durum Batı dünyasında Türkiye üzerine kalem oynatan kesimlerde derin devletin üstüne gidilmesi konusunda ciddi bir çifte standart olduğu izlenimini yaratıyor. AK Parti'den beklenen şey belli: Ergenekon ve derin devlet konusunda, özellikle de asker-sivil ilişkileri boyutunda gösterdiği siyasi vizyon ve cesaretin, Dink davasında ve Kürt meselesinde de göstermesi. Aksi takdirde bu çifte standart nedeniyle zarar gören AK Parti ve Türkiye'de demokratikleşme olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA