Obama, cuma günü Beyaz Saray'dan yaptığı önemli ve şaşırtıcı açıklamada, Amerika'nın aralık ayı sonuna kadar Irak'tan bütün askerlerini geri çekme kararını açıkladı. Her ne kadar ABD'nin Irak'tan çekilmesi bekleniyor olsaydı da bu geri çekilmenin bütün askerleri kapsayacağı beklenmiyordu. Yapılan açıklamaya göre şu anda Irak'ta bulunan yaklaşık 45 bin Amerikalı asker Noel tatiline kadar eve dönmüş olacak. ABD'li askeri uzmanlar ve birçok yorumcu, ABD'nin Irak'ta 10 bin civarında bir askeri güç bırakacağını düşünüyordu.
Obama'nın açıklamasından sonra, Irak'ta ortaya çıkan tabloya bakarsak karşımıza ilginç bir durum çıkıyor. Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri'nin PKK'ya karşı sınır ötesi operasyonu bu tempoda devam ederse, yakında Irak'ta Amerikan askerinden daha çok Türk askeri olabilir. ABD açısından tam da kendisi ülkeden çıkmaya hazırlanırken, ülkenin normal olarak en sakin ve emniyetli bölgesi sayılan Kuzey Irak'ta bu derecede büyük bir askeri operasyonun yaşanıyor olması ciddi bir tezat.
Öte yandan Washington ve Obama yönetiminin Türkiye'ye bu operasyon konusunda tam destek verdiği de apaçık ortada. Zira ABD Türkiye'de 24 şehit sonrasından yaşanan şok ve toplumsal tepkinin farkında. Bu nedenle Türkiye'ye "dur, Irak'a girme" demek gibi bir lüksü olamazdı Obama'nın. Bugünkü şartlar altında Amerika açısından en tercih edilen senaryo, Türkiye'nin bu operasyon sonrasında Erbil ile ilişkilerinin bozulmaması. Son yıllarda düzelen Ankara-Erbil ilişkileri PKK nedeniyle bozulursa bu ABD dış politikası açısından bir başarısızlık olacaktır. Unutmayalım ki, Kuzey Irak ABD'nin gözünde bir başarı modeli. Burada yaşanacak askeri ve siyasi sorunlar zaten bulanık olan Irak genelini daha da çetrefil bir hale sokacaktır.
Irak'tan bütün Amerikan askerlerini çekme kararı nedeniyle Cumhuriyetçi şahinler tarafından topa tutulan Obama'nın yaklaşan seçim yılında Irak'ta yeni sorunlar görmek istemiyor olması normal. Bu nedenle Washington, Türkiye'nin PKK ile mücadelesine destek vermeye devam ederken, TSK'nın ilerde gene böyle geniş çaplı sınır ötesi operasyonlara gerek duymaması için elinden geleni yapacaktır. Bunu sağlamanın en kestirme yolu yeni PKK saldırılarını engellemektir. Sonuç olarak son gelişmeler Obama yönetiminde Türkiye'ye PKK konusunda destek verme kararlığını daha da artırmış durumda. Bu kararlılık büyük ihtimalle 3 alanda kendini hissettirecektir. Birincisi, daha etkili anlık istihbarat paylaşımı. İkincisi, daha etkili bir üçlü (Türkiye- Irak-ABD) mekanizma. Üçüncüsü, daha etkili askeri destek, yani predator ve reaper tipi insansız hava araçlarının kiralanması.
Evet, Washington'da Türkiye'ye gerekli askeri ve diplomatik desteği vermek konusunda kararlılık var. Öte yandan Türkiye'deki siyasi gelişmeleri yakından takip eden ABD'li uzman ve yetkililer her zaman ifade ettikleri bir konunun altını çiziyorlar: PKK ile mücadele nedeniyle demokratikleşme sekteye uğrarsa kazanan gene PKK olacaktır. Siyasi reformlar, yeni anayasa ve BDP ile diyalog bu açılardan önemli. Bu konuda İspanya ve Bask modeli Türkiye'de olduğu gibi dönem dönem ABD'de de gündeme geliyor.
Türkiye Kürt meselesini yıllardır iç ve dış dinamikleriyle beraber konuşuyor. Ama "PKK ne zaman kaybeder" sorusuna tatmin edici bir cevap henüz yok. Zayıflamış olmasına rağmen, PKK hem operasyonel açıdan halen çok etkili, hem de Kürt meselesinde siyasi gündemi belirliyor. Peki, PKK ne zaman kaybeder? Bu soru bana sorulduğunda verdiğim basit bir cevap var: Bir gün eğer 24 şehit sonrasında, yüz binlerce Kürt Diyarbakır'da PKK aleyhtarı bir miting yaparsa, işte o zaman PKK kaybediyor demektir. ETA şiddetine karşı kitlesel protesto yapan Bask halkı bunu başardı. Kürt halkının PKK'dan soğuması için yapılacak daha çok şey var. Çözüm sadece ekonomik kalkınma ve tabii ki askeri operasyonlarda değil. Siyasi alanda çok geciktik ve daha yolun başındayız.