Ermenistan açılımı, Alevi açılımı, Kürt açılımı, Askerlerin Sivil Mahkemede yargılanması açılımı... Türkiye son zamanlarda açılım üzerine açılım yaşıyor. Fakat Türkiye'ye dışardan bakan gözlemciler bu açılımlardan çok daha önemli, çok daha kapsamlı, bir gelişme görüyorlar. İşin özünde Türkiye'de bir "zihinsel açılım" ve bir zihinsel dönüşüm yaşanıyor. Bu zihin açılımı ve dönüşüm kolay olmuyor. Her açılım, atılan her adım, devletin bugüne kadar olduğundan farklı biçimde düşünmesini şart kılıyor. Kısa zamanda olacak işler değil bunlar. Zihin açılımı için ezberlerin bozulması, resmi tarihin unutulması, devlet ve toplum arasında yeni dengelerin kurulması gerekiyor. Bunlar bir iki yıl değil, bir iki nesil alacak değişiklikler.
Dünyanın hiçbir ülkesine demokrasi ve özgürlükler bir iki yıl içinde gelmedi. Türkiye de 63 yıldır, 1946'dan bu yana çok partili hayatı sancılı bir şekilde yaşıyor. Askeri darbeler, muhtıralar, asılan başbakanlar, işkence yapılarak öldürülen yüzlerce genç, dışkı yedirilen vatandaşlar... Bütün bu aşamalardan geçilerek geliniyor "zihinsel açılım" dediğimiz noktaya. Bu sancılı süreçler olmadan insan hakları, özgürlük, barış yerleşmiyor. Devlet adına suç işleyenlerin, Ergenekon ve JİTEM davalarında adalet önüne çıkarılması sessiz bir devrim Türkiye için. Bu adımlar olmadan Kürt açılımı için de sağlam bir zemin oluşmazdı zaten.
Türkiye, çözmek istiyor
Peki neden yapılıyor bu açılımlar? Türkiye neden bu adımları atıyor? Hiç kuşkunuz olmasın, bu açılımların hiçbiri Amerika veya Avrupa istedi diye yapılmıyor. "Obama geldi istedi, ABD bastırıyor, Avrupa şart koşuyor" diyenlere inanmayın. Bu açılımlar Türkiye'nin sorunlarını çözmek için Türkiye tarafından atılıyor. Bu büyük değişim içeriden gelen toplumsal talepler ve içeride yaşanan siyasal süreç nedeniyle oluyor. Her taşın altında yabancı düşman arayan, "Sevr" ve dış mihraklar edebiyatı yapanlara bakmayın siz. Bu edebiyatı yapanlar, Türkiye'nin okumuş cahilleri, değişimden korkan korku tacirleri, zihinleri halen tıkanık olanlar. Onlara kalsa çeyrek yüzyıldır akan kanı durdurabilecek bir barışa, birçoğu basit ama basitliği ölçüsünde önemli açılımlara asla yeltenmemeliyiz. Devlet ve asker bile Kürt meselesi konusunda bir zihniyet devrimini yaşarken, devletin yetiştirdiği bu cahil okumuşlar CHP dışında tutunacak bir dal bulamıyor.
Türkiye artık değişmeye hazır. Toplum devletten olgunluk bekliyor. Ankara yaşanan bu sessiz devrime kulak vermeli. AK Parti bu toplumsal talebi siyasete yansıttığı ölçüde sandıkta başarılı olacaktır. "Siyasi bedel neyse ödenir" diyen bir Başbakan mesela "Diyarbakır Cezaevi" deyince akla gelen insanlık dışı uygulamalar için Türkiye Cumhuriyeti adına özür dileyebilmeli. Böyle cesur bir adım bu yaşanmakta olan sessiz devrime bir ses katabilir... Bir adım daha ilerisi bir Hakikatleri Araştırma Komisyonu oluşturmaktır. Bu komisyon, çeyrek yüzyıllık savaşta sadece PKK'nın değil, devletin de işlediği günahları kayda geçirebilir. Devlet, henüz bunu yapabilecek büyüklükte olmayabilir. Ama zihinsel değişim dediğimiz süreç bu yolu açacaktır. Kürt açılımı dediğimiz şey aslında bu zihinsel açılımdan başka bir şey değil. Devlet, savaştığı insanlarla barışabilmek için o insanların "insanlık onurunu" teslim etmeli. Başbakan bunu yapmaya başladı. Gerisi zaten kendiliğinden gelir. Yeter ki cesaret ve vizyon, okumuşların cehaleti ve korkusu tarafından gölgelenmesin.