WASHINGTON
Sonuç olarak 24 Nisan'da Obama hem Ankara'yı hem de Ermenileri kızdıran bir açıklama yaptı. Bence başarı kriteri de bu olmalı zaten. Zira çetrefil dengeler üzerine kurulmuş dengeli açıklamalar radikal noktaları hep rahatsız eder. 1915 konusunda Ankara ve Ermeni diasporası iki ayrı kutup teşkil ediyorlar. Eğer bunlardan biri, 24 Nisan'da ortaya çıkan metne bakıp "harika olmuş" deseydi ortada bir sakatlık olduğu anlaşılacaktı. Sırf bu zor denge açısından bakınca bile, herkesi eşit oranda kızdıran Obama amacına ulaştı ve başarılı oldu denebilir! Peki, neden hiç kimse memnun değil? Ermeni diasporası için önemli olan, metinde "soykırım" kelimesinin kullanılmasıydı. Bu olmadı. Bu durum Obama'ya destek vermiş yüz binlerce Ermeni asıllı Amerikalı'da ciddi bir aldatılmışlık hissi uyandırdı. Şimdi Ermeni lobisi bütün gücüyle Kongre'de aynı mücadeleye devam edecek. Buna hiç şüphe yok. Nitekim dünya basın organları da haberi bu şekilde yorumladı. Acil koduyla "Obama sözünde durmadı" başlıklı haberler geçtiler.
Metin çok ağır
Peki Türkiye niye memnun değil? Çünkü metin çok ağır ifadeler içeriyor. Bir tek "soykırım" demiyor. Ama insanı insanlığından utandıran ve derinden vuran bir dil var bu açıklamada. "94 yıl önce, bugün, 20. yüzyılın en büyük vahşetlerinden biri başladı" sözleriyle başlıyor metin. Her kelimeye Obama'nın genelde çok büyük başarıyla kullandığı o etkileyici dil sızmış durumda. Soykırım kelimesinin yokluğu Ankara için bir hukuksal ve diplomatik zafer olabilir. Ama bu metne bir diplomat olarak değil de sıradan bir vatandaş olarak bakarsanız ortaya bambaşka bir manzara çıkıyor.
Yazılana hukuksal açıdan değil biraz da insani, psikolojik ve mantıksal açıdan bakarsanız ortaya çıkan dil 1915'te yaşananların soykırımdan daha da beter bir trajedi olduğunu tekrar tekrar vurguluyor.
Zaten metin Ermeni dilinde soykırım kelimesinden daha derin ve içten bir acıyı dile getiren "Büyük Felaket, Meds Yeghern" ifadesine iki kez yer veriyor. Bu muydu Türkiye'nin istediği? Ortada trajikomik bir durum var. Soykırım demesinler de başka ne derlerse desinler diyen Türk diplomasisi ektiğini biçmiyor mu böylece? İşte bütün bu nedenlerle Türk diplomatlar da memnun değil ortaya çıkan bu manzaradan.
Ankara bir an evvel şunu anlamalı: Ermeni soykırımı artık sadece tarihi, hukuksal veya diplomatik bir mesele olmaktan çıktı. Bu mesele psikolojik ve toplumsal yönüyle ele alınmalı. Aksi takdirde Ermenistan'la yakınlaşma ve " ortak tarih komisyonu" gibi resmi mekanizmalar hiçbir yere gitmez. Aksine daha da ciddi bir kutuplaşma ortaya çıkabilir. Ortak tarih komisyonu "Evet, 1915'te yaşanan olaylar soykırım teşkil eder" derse ne yapacağız? "Tarihi tarihçilere bırakın" veya "onlar da çok Türk öldürdü" gibi açıklamalar artık maalesef bir şey ifade etmiyor.
Peki, ne yapmalı? Türkiye ile Ermenistan ortak acılarını paylaşan ortak bir dil bulmalı. Madem soykırım demeye dilimiz varmıyor gelin biz de yaşananlar için Anadolu dilinde bir "Meds Yeghern" kavramı bulalım. 1915'te yaşananlar için "Anadolu'nun Büyük Faciası" diyelim . Ölen Ermeni ve Türkler için Anadolu'da anıtlar dikelim. İstanbul'da bir "Hrant Dink Barış Anıtı" yapalım. Daha da önemlisi her 24 Nisan'da biz de hem kendi Ermeni vatandaşlarımıza hem de Erivan'a hitaben bir " Acınızı Paylaşıyoruz" açıklaması yapalım. Unutmayalım ki biz büyük bir devletiz. Büyük devletler büyük düşünmeli. Kendine güvenmeli. Hep korku ve endişe içinde yaşamamalı. Ve hatta gerektiğinde özür dilemeli. Ancak o zaman küçücük Ermenistan'dan olgunluk bekleyebiliriz.