Ortadoğu'da işler karışınca gözler hemen Washington'a çevriliyor. Gazze'deki kan banyosu ve İsrail'in cumartesi başlayan kara harekatı bu kuralı değiştirmedi. Özellikle zamanlama konusunda hep aynı fikir yürütülüyor. Kaba hatlarıyla öne sürülen tez şu: İsrail, Bush görevden ayrılmadan, yani Obama göreve başlamadan önce Gazze'de radikal bir operasyona gitmek istedi .
Neden?
Çünkü İsrail Obama'dan çekiniyor. Obama'nın Ortadoğu politikası konusunda ciddi soru işaretleri var. Oysa Bush sağlam kale. Son 8 yıldır İsrail'in kayıtsız şartsız destekçisi oldu. O nedenle İsrail işi sağlama almak istedi.
Bazı açılardan doğru olsa da Ortadoğu'nun karışık dengelerini fazlaca basite indirgeyen bir yaklaşım bu. Evet, ABD Ortadoğu'da çok önemli bir aktör. Fakat bu durum "Ortadoğu'da bütün dengeler Washington'da belirlenir" anlamına gelmiyor. Aksini iddia etmek bizi komplo teorilerine götürür. Üstelik, ABD Irak'ta yaşadığı fiyasko sonrasında artık Ortadoğu'da "belirleyici" faktör durumunda değil. Dolayısıyla sürekli Washington'a bakmak yerine Ortadoğu'nun kendine özgü iç dinamiklerini anlamak bizi daha sağlıklı değerlendirmelere götürür.
'Ret cephesi'
Peki nedir bu Ortadoğu dinamikleri? Bir tarafta İran, Suriye, Hamas ve Hizbullah'tan oluşan bir "ret cephesi" var. Ortak noktaları İsrail'i reddetmeleri ve ABD tarafından dışlanmış olmaları. Bu ret cephesinin merkez üssü İran-Suriye ortaklığı. Hamas ve Hizbullah ise hem bu merkez üssünden destek alan, hem de kendi geniş halk tabanına sahip İslami-milliyetçi direniş hareketleri. Bu ret cephesinin tartışmasız en güçlü üyesi İran. Şiil'leşen Irak sayesinde Tahran'ın etki alanı daha da genişledi .
Ama bu ret cephesinin karşısında bir de Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün hattı var. Ortak noktaları ABD ile dayanışma içinde ve İsrail konusunda nispeten ılımlı olmaları. Zayıf noktalarıysa bu politikaları nedeniyle kendi halklarının gözünde " işbirlikçi" görülmeleri ve siyasi meşruiyet sıkıntısı çekmeleri. Öyle ki, bu ülkelerde serbest seçimler olsa büyük ihtimalle sandıktan Müslüman Kardeşler çıkar . Hamas zaten Müslüman Kardeşler'in Filistin şubesi. Arap dünyasının en önde gelen bu üç Sünni kalesi açıkça ilan etmeseler de, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı sonucunda Hamas'ın zayıflamasından medet umuyorlar. Aynı durum iki yıl önce Lübnan'daki Hizbullahİsrail savaşında da yaşandı. Sonuç olarak Lübnan ve Filistin bu iki karşıt cephenin mücadele alanı. İşte bunlar Ortadoğu'nun girift gerçekleri.
Obama'nın önceliği
Peki iki hafta sonra görevi devralacak olan Obama yönetimi böyle bir manzara karşısında nasıl bir strateji izleyecek? Şurası kesin: Washington'un İsrail'e olan desteği yapısal bir durum ve de azalmayacak. Ama ABD dış politikasında Obama ile asıl değişim ret cephesine yönelik diplomatik açılımlarda yaşanacak . İran'ın başını çektiği ret cephesini kendi içinde bölmek Obama yönetiminin birinci önceliği olacak.
Nasıl olacak bu iş? Hizbullah ve İran'ın arasını açmak çok zor. Çünkü sadece stratejik değil aynı zamanda Şii'lik ekseninde giden bir ittifak söz konusu. Ama Suriye ve Hamas'ın İran ile ortaklığı aynı derecede "doğal" değil. İran Şii bir din devleti, Hamas ise Sünni bir hareket. Suriye ise Alevi yönetime rağmen laik bir siyasi yapıya ve de Sünni demografiye sahip.
Dolayısıyla Obama yönetimi için öncelik Suriye'yi ve Hamas'ı İran'dan koparmak olacak . Şöyle bir düşünün. Türkiye zaten yıllardır bunun mücadelesini vermiyor mu? Evet ama Ortadoğu barış sürecini tekrar canlandıracak büyük bir diplomatik girişim olmadan bu işler çok zor. Zaten tam da bu nedenle bütün dünya dört gözle Obama'yı bekliyor. Tabii bu arada 10 Şubat İsrail seçimlerini Netanyahu kazanırsa Obama'nın planları bütünüyle suya düşebilir. Gazze operasyonunun zamanlaması Netanyahu'nun seçilme şansını biraz olsun azaltırken, Likud karşıtı koalisyon hükümetinin şansını biraz olsun artırıyor. Obama'nın sessizliğine biraz da bu gözle bakmakta yarar var.