WASHINGTON
Yargıtay'ın buram buram siyaset kokan açıklaması Washington'da nasıl karşılandı? Aslında " Washington" ifadesi fazla genel ve iddialı. Zira bu şehirde Türkiye ile ciddi olarak ilgilenen sadece bir düzine kadar Amerikalı yetkili ve uzman var. Onlar da zaten geçen hafta dikkatlerini Yargıtay'dan çok, Suriye-İsrail arasında arabuluculuk yapan "öbür Türkiye'ye" çevirmiş durumdalar . Bu arabuluculuk konusu çok daha revaçta. Türk Dışişleri'nin ve de özellikle Ahmet Davutoğlu' nun çabası takdir ediliyor. Ama açıkçası kimse mucize beklemiyor görüşmelerden. Ortadoğu'daki en zor işe soyunan Ankara'nın takdire şayân bir çaba gösterdiği kanısı hâkim.
Yargıtayın açıklamasına gelince, dediğim gibi olay Amerikan basınına yansımadı bile. Ama Türkiye'yi biraz tanıyanların sorduğu soru hep aynı: Neden şimdi ? Kimse olayın kendisini garipseyip "Nasıl olur da Türk yargısı böyle muhtıra gibi bir siyasi bildiri yayınlar" diye sormuyor bile . Zira, hemen hemen herkes Türkiye'de yargının siyasi bir kurum haline geldiğinin farkında . Anayasa Mahkemesi'nin geçen sene verdiği 367 kararı bu konuda zihinlerde hiçbir şüphe bırakmadı.
Devletçi zihniyet hâkim
Aslına bakarsanız kafalar çok net Türkiye konusunda. Amerikalı yetkililer Türkiye'yi çözmüş durumda bence. Bizden daha az şaşırıyorlar olup bitene. Washington'daki analiz genel hatlarıyla şöyle: Türkiye Batılı bir demokrasi değil. Ülkeye devletçi bir zihniyet hâkim. Resmi bir devlet ideolojisi var Türkiye'nin. Asker ve yargı kendilerini bu resmi ideolojinin koruyucusu ilan etmiş durumdalar. Siyasetin içindeler . Ama bazen fazlaca giriyorlar siyasetin içine. Genelkurmayın 27 Nisan muhtırası bunun açık bir örneğiydi. Muhtıra seçimlerde geri tepince Genelkurmay rasyonel davranarak düşük bir profil izlemeye başladı. "İrtica" ile mücadeleyi yargıya havale etti. O nedenle şimdi Yargıtay kendi çapında askercilik oynuyor.
Amerikalı diplomatlar ve uzmanlar şaşırmıyorlar olup bitene. Ama artık bıkmış durumdalar. Türkiye'de yaşanmakta olan yargı darbesinin ciddi bir sorun olduğunu Brüksel'de görev yapan yüksek seviyeli bir Amerikalı diplomat şu keskin ifadelerle anlatıyor: "Biz Amerika olarak Türkiye'nin AB üyeliği için yıllardır lobi yapıyoruz. Avrupalı meslektaşlarımıza Türkiye konusunda stratejik vizyon diskurları çekiyoruz. Ama son yaşananlar nedeniyle artık bunu yapamaz hale geldik. Yüzümüz tutmuyor. Türk yargısı adeta asker gibi hareket ediyor. Birinin Türkiye'ye kuvvetler ayrılığı ne anlama geliyor anlatması gerek.... " Kendimi tutamayıp "AB zaten o dersi veriyor, biraz da siz yüksek sesle konuşun diyorum" diplomatik nezaket sınırlarını zorlayarak. Gülüyorum ağlanacak hâlimize. Aklıma Yasemin Çongar'ın Taraf gazetesinde kuvvetler ayrılığı ilkesini, " Kara, Hava, Deniz, Jandarma, Yargıtay, Danıştay ..." diye şematize edişi geliyor.
Umudumuz Obama
Neyse sadede gelelim. Belirttiğim üzere Yargıtay konusunda Washington'da sorulan soru "Neden şimdi?" Amerikalılar arasında bence en doğru değerlendirmeyi emekli bir Ankara Büyükelçisi yapıyor: " Yargı panik içinde. Son iki haftadır işler istedikleri gibi gitmiyor ." Neden, ne oldu, diye soruyorum kendisine safça. Masadaki diğer diplomatları not almaya yönelten bir cevap geliyor Büyükelçiden " Çok basit. Anayasa Mahkemesi raportörü işleri zorlaştırdı. Eğer raportörün başörtüsü tavsiye kararı Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilirse, AK Parti'yi kapatmak çok zorlaşacak ." Türkiye'yi bu emekli Büyükelçi kadar iyi tanımayan iki genç Amerikalı diplomat soruyor " Peki bu iyi bir gelişme olmaz mı? Neden Yargıtay bu kadar rahatsız?" Büyükelçi gülmeye başlıyor. Türkiye konusunda daha öğrenmeniz gereken çok şey var edasıyla genç diplomatlara şunu söylüyor: " Bakın, Türk yargısı için AK Parti'yi kapatmak yargının bağımsızlığı anlamına geliyor. Kapatamazlarsa yargı baskı altına alındı diye bağıracaklar. Şimdiden bunun provasını yapıyorlar ." Böyle böyle öğreniyor işte yeni yetme Amerikalı diplomatlar Türkiye'nin düzenini. Zamanla belki ABD yönetimi de daha cesur davranmayı öğrenir. Umudumuz Obama'da. O yazı da haftaya.