İki örnek vereyim önce: Ülkemizde de çok satılan Tavuk Suyuna Çorba kitabını hazırlayan Mark Victor Hansen ile Jack Ganfield, yapıtlarını bir yayıncıya kabul ettirinceye kadar akla karayı seçmişlerdi.
Kitap 33 yayınevi tarafından geri çevrildi. Sonunda Health Communications yayınevinin sahibi Peter Verno yapıtı yayımlamayı kabul etti. "20 bin satarım" diye düşünüyordu. 1993 yazında yayımlanan Tavuk Suyuna Çorba, bir ay içinde "en çok satan kitaplar" listelerine girdi. Bugüne kadar da 35 milyonun üstünde satış yaptı.
İkinci örnek ise "has edebiyat" tan. James Joyce'un öykü kitabı, Dublinliler (Dubliners) "edebiyat değeri taşımadığı" gerekçesiyle, 22 yayıncının masasından dönmüştü. Yazarın başvurduğu 23'üncü yayınevi, Grant Richards, gönülsüzce de olsa, kitabı yayımladı.
Joyce'un değerini neredeyse herkes kabulleniyor bugün. Dublinliler ise 20. yüzyılın en önemli öykü kitaplarından biri olarak tanımlanıyor.
***
Edebiyat değerlendirmesinde nasıl nesnel olunur, benim aklım ermiyor. Çok kişi kendi ölçüsünü kuyumcu terazisi sanıyor, onun doğruluğuna, kesinliğine inanıyor. Tarihe bakın, yaşadığı dönemde göklere çıkarılmış bazı yazarların bugün adlarını bile hatırlayan yok. Ya da kıyıda köşede kalmış, küçümsenmiş, hor görülmüş, gülünüp geçilmiş bir şairin şiirleri şimdi dilden dile dolaşmakta.
İnsanlara göre ölçüler değişiyor. Bu bir yana, insanların kendi ölçüleri bile değişebiliyor. Bugün beğenmediğiniz bir yapıt, bir de bakıyorsunuz yarın başucu kitabınız olmuş.
Bir sanatçı dilediğini, dilediği gibi yazar. Kimse kalkıp ona "Niye böyle yazdın?" diye hesap soramaz. Buna hakkı yoktur. Beğenmemek, sevmemek, eleştirmek hakkı elbette vardır. Ama kendi adına konuşur. O yapıtı varsaydığı ortak ölçülere göre değerlendiremez.
***
Gündemden hiçbir zaman inmeyen bir eğilim var. Antolojilere yöneltilen eleştiriler sürüp gidiyor. Bu eleştirilerin bazıları saldırı boyutuna ulaşıyor.
Benzer saldırılar daha önce de neredeyse her antolojiye yöneltilmişti. Özellikle Memet Fuat'ın antolojisi kimileri tarafından yerden yere vurulmuştu.
Şiir antolojisi hazırlamak, şiir yazmaktan bile çetin bir iş... Hele ülkemizde!
Başka antolojilerden makaslanmış "parça" larla bir çırpıda yeni antolojiler hazırlayanlardan söz etmiyorum. Vazgeçilmez şiirler elbet olacak. Sözgelimi, bir Türk şiiri antolojisinde Yahya Kemal'in "Erenköyü'nde Bahar"ı, Dranas'ın "Olvido"su, Nazım'ın "Karlı Kayın Ormanında"sı gibi...
Ama sadece ve sadece o "vazgeçilmez" lerle "doldurulmuş" antolojiler kitaplık raflarını "fuzuli işgal" den başka ne işe yarıyor?
***
Antolojileri ikiye ayırıyorum ben. Memet Fuat'ınki, Mehmet H. Doğan'ınki, Refik Durbaş'la Abdullah Özkan'ınki, Asım Bezirci'yle Kemal Özer'inki, Ataol Behramoğlu'nunki gibi ciddi bir çalışmanın, bir emeğin ürünü olanlar... Bir de, elde makas, başka antolojilerden ayaküstü derlemeler...
İkinciler beni ilgilendirmiyor. Ama ötekilerin kitaplığımda her zaman yeri var. Hazırlayanın seçimine katılırım ya da katılmam, o benim kendi kişisel görüşüm, özel değerlendirmem olur. Birtakım sözde "nesnel ölçüler" le onları yadsımaya kalkarsam, savunduğum "düşünce özgürlüğü" nü de yadsımış olurum.
***
Bir antoloji hazırlıyorsunuz. Nesnel olacaksınız. Peki ama nasıl? Hangi ölçülere göre? Genel kanıya göre mi? Bunu nasıl saptayacaksınız? Abdülhak Hamit bir zamanların "şair-i azam" ıydı. Şimdi mizah dergilerine konu oluyor.
Şairin, şiirin değerini ölçecek bir araç var mı? Yaygınlık mı bu ölçü? Okunur olmak mı?
Ece Ayhan'ı tek şiirle geçiştirirken Yılmaz Erdoğan'a otuz sayfa mı ayıracaksınız? Bu yüzden, belirli bir çaba sonucu hazırlandığı belli olan antolojilere yönelik eleştirilere (somut yanlışlar ya da dedikodulardan kaynaklanan bilgilendirmeler dışında) katılmıyorum. Derlemeyi yapan, gönlüne göre antoloji hazırlayabilir diye düşünüyorum. Seçimi kendi kişiliğini elbette yansıtacaktır. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz, orası size kalmış.
***
Antolojiyi hazırlayan da, herkes gibi, dilediği seçimi yapma hakkına sahiptir. Kimilerinin sevdiği şairleri sevmek ya da hiç beğenmediği şairleri beğenmemek zorunda değildir. Özgürdür . Biz de onun seçimini beğenip beğenmemekte özgürüz. Ama bu özgürlüğümüz onun özgürlüğüne saldırı hakkını bize vermez. Hele "Antolojide neden şu şairler var da şu şairler yok?" diye sorma hakkını hiç vermez.
Böyle bir seçim yapılırken elde gerçekten nesnel bir ölçü olsaydı, zaten tek antolojiyle sorun çözülür, herkes de mutlu olurdu.