Dünyanın en uzun süredir cezaevinde tutulan dört mahkumundan biri o. 1984'ten bu yana, yani 30 yıldır demir parmaklıklar ardında. Hem de cezası 1999'da dolmuş olmasına rağmen.
O? 1970'lerde Türk gençliğinin bir bölümünün de kahramanı olan George Habbaş'ın liderliğindeki Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin (FHKC) Lübnanlı üyesi. Adı: Georges İbrahim Abdullah. Adından da anlaşılacağı gibi, Maruni Hıristiyan.
***
1982'de Paris'te peşpeşe iki diplomat öldürüldü: Amerikalı Charles Robert Ray ve İsrailli Yacov Barsimantov. Suikastları FHKC üstlendi. Gerekçesi: İsrail'in Lübnan'ı işgaline misilleme. Ve bir de iki diplomatın da gizli servis ajanı olmaları. Bu iki suikastı 1984'te Roma'da Amerikalı Amiral Leamon Hunt'un öldürülmesi izledi.
1984 Ekim'inde Georges İbrahim Abdullah, Lyon'da kendisini izleyen Mossad ajanlarından kurtulmak için bir karakola sığındı. Kimlik tespiti sırasında bir sahte Cezayir pasaportuyla ülkeye giriş yaptığı ortaya çıktı ve tutuklandı.
Daha sonra gerçek kimliğini tespit için birçok istihbarat örgütünün işbirliğiyle geniş bir soruşturma başlatıldı. Pek sonuç alınamadı. Sadece sahtecilikten 4 yıl hapse çarptırıldı.
İki yıl sonra tesadüfen, Georges Abdullah adına kiralanmış evde bir silah ele geçti. Balistik muayenede silahın iki diplomatın öldürülmesinde kullanıldığı belirlendi. Ve... giyotin indi! 23 Şubat 1987'de yeniden yargılanmaya başladı, iki suikasta yardakçılık yapmaktan müebbet hapse mahkûm edildi.
Fransız yasalarına göre, cezası 1999'da doldu. O tarihten bu yana Georges Abdullah'ın salıverilmesi için avukatları 7 kez girişimde bulundu. 7'si de ya savcıdan döndü ya da İçişleri Bakanlığı'ndan.
İki ay önce avukatlarının 8'inci başvurusuyla dosyası bir kez daha raftan indirildi. Cezaların infazını izlemekle yükümlü idare mahkemesi serbest bırakılmasına hükmetti. Ancak salıverilmesi için iki koşulun daha yerine gelmesi gerekiyordu: 1- Savcının itiraz etmemesi. 2- İçişleri Bakanlığı'nın olur vermesi.
Bakanlık oluru "Georges Abdullah bırakılsın ve derhal sınırdışı edilsin" anlamına gelecekti. İdare mahkemesi dün sabah toplanıp İçişleri Bakanlığı'ndan gelecek yanıtı beklemeye başladı. Ama bakanlıktan sesseda çıkmadı. Karar 28 Ocak'a ertelendi. Ve valizlerini toplayıp özgürlüğüne kavuşmayı bekleyen Georges Abdullah'ın bir kez daha umutları yıkıldı.
Fransa İçişleri Bakanlığı neden bir türlü olur vermiyor? Çünkü, Georges Abdullah aradan onca yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ eylemlerinden ötürü pişmanlık duymuyor. Çünkü serbest bırakılıp ülkesine, Lübnan'a gönderildikten sonra mücadelesine kaldığı yerden devam edeceğini söylemeye devam ediyor. Ve özellikle ABD, bir diplomatının ve bir amiralinin ölümüne karışmış bir "Aktivist"in serbest bırakılmaması için Fransa'ya Georges Abdullah'ın cezasının dolduğu 1999'dan bu yana yoğun mu yoğun baskı uyguluyor.
Bu olayı anlatmamın bir nedeni var:
Batı, terör ateşi kendi evine düştüğü zaman yasa filan dinlemeden "Kendi adaleti"ni uyguluyor. Öyle ya; Georges Abdullah'ın Guantanamo'da tutulanlardan ne farkı var?
Bir soru daha: 1980'lerde birçok diplomatımızı şehit eden ASALA katillerinden hangisi cezaevinde? Ya da "Kara para aklayanlar" dışında Avrupa cezaevlerinde kaç PKK'lı yatıyor?
Batı adaleti böyle bir şey işte...