Bir okurumun iletisi günlerdir masamda duruyor. Ve günlerdir bocalıyorum; yayınlamalı mıyım, yoksa bir çığlık olarak belleğimde mi saklamalıyım?
Sonunda yayınlamaya karar verdim. Çünkü bir azim ve dik duruş öyküsüydü okurumun anlattıkları.
***
25 gün kadar önce, tam tarih vereyim, 26 Şubat'taki yazım "İş hayatı" başlığını taşıyordu. O yazıda, "Eğitim sistemini yeniden düzenlemek yerine yeniden düşünmek ve tasarlamak zamanı geldiğini" savundum ve şöyle dedim: "Gençleri bir işyerinde çalışmasını sağlayacak bilgilerle donatıp yıldızlı diplomalar vermek yerine kendi işlerini kurmalarını sağlayacak bir eğitimden geçirmek. Sadece kendilerinin çalışacakları işyerleri açabilmelerine, bunun için de bir 'İş'lerinin olmasına imkân verecek bir eğitim sistemi oluşturmak..."
Okurum işte eğitimde bu yeni yaklaşım önerim üstüne kendi hikâyesini gönderdi. Buyurun.
***
"İmam hatip lisesi mezunuyum. Babam şoför emeklisi. 24 yaşımda birikimini 'Al oğlum, ister batır ister kazan' diyerek verdi.
Çocukluktan hayalim hevesim zaten başarılı bir işadamı olmak. Hemen iş kurma, koşturma süreci... Seçtiğim sektör tekstil. 1998 senesinde tekstil bir kriz geçirdi ve iflas ettim. Yaşım 25 oldu. (Evlendim bu arada.) 26 yaşımda beş parasız bir vesile ile hurda plastik diye bir sektörle tanıştım. (Bu arada kızım oldu.) Başladım çalışmaya. Sözünü tutan, itibar gören bir gencim. Kısa zamanda işlerim iyi gitti. Derken yıl 2001... Ve kriz ne var ne yok götürdü. Tekrar inatla, sermayesizliğin ezdiği bir hale rağmen azmi seçip yine mücadele yılları... Yine birikim yapıp istediğim eşiği açacak ve sanayici olma kapısını aralayacak bir zaman aralığı umuyorken yıl 2007 sonu ve kriz... Müşteri çeklerinden tekrar bir dip... Buna rağmen yine yılmadan çalışma... Hatta sermayem eksi iken 500 bin TL borçlanıp güzel bir tesis kurdum. Hurda plastiği ayrıştırıp granülden hammadde yapan bir tesis. Sözümü tutacağımı bilen sektör ve işlerin dip yapması ile benim o meblağı borçlanma imkânım oluştu. Yıl 2012 başı: Batan müşterimin borçlarını ödedim. Tesisin az bir borcu kaldı. Ürünümüze müthiş bir talep var. Lakin sermayesizliğin yine ezici gücü üzerimde. Yaşım oldu 39. Takıntım: Çalmadan, ahlakı ön planda tutarak üretime, işe, istihdama katkıda bulunmak. Yaşadığım canım memleketimin de maalesef bana aldırdığı yol ortada... Eski enerjim yok artık. 100 milyon dolarlık iş hacimleri gözümün önünde. İhtiyacım olan sermaye ise çok uzağımda (Bankalar kriz döneminde çekimizin çizilmesi nedeniyle kredi vermiyor.) Şu anda sermayesiz bir durumda yıllık 5 milyon TL ciro yapıyorum.
Diyeceğim o ki; toplumun önüne iş sahibi olan namuslu, ahlaklı örneklerden rol modelleri üretmezseniz, kahraman algısı ile yeni gelen nesillerin görüp, 'Ben de Polat Alemdar değil de böyle bir işadamı olmalıyım' derdiyle dertlenmezseniz (kastım medya) isteğiniz maalesef temenniden öteye geçmez.
Sermayesiz çöpe atılan hurda plastikleri, ithalatı engelleyip ekonomiye kazandıran ben ve benim gibi gençler ciddi bir destek görse, emin olun çok ciddi başarılara imza atarız..."
Herhangi bir şey eklemeye gerek var mı?