Bilinmeyen Türkler (3)
Amerikalı gazeteci Clarence K. Streit'in "Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları"ndan çıkan "Bilinmeyen Türkler" adlı kitabından bir alıntı daha yapıp, bu önemli yapıtla ilgili yazılara noktayı koyacağım.
Streit, 1921 Şubat'ında Ankara gezisinde dolambaçlı bir güzergâh izledi. Önce Avrupa'dan İstanbul'a geldi. İstanbul'dan bir Amerikan destroyerine bindi. Gemi Bulgaristan'da bir limana uğradıktan sonra onu Samsun'a ulaştırdı. Streit oradan da kara yoluyla Merzifon-Çorum-Yozgat üstünden Ankara'ya ulaştı.
Samsun'da kaldığı birkaç günün birinde Mutasarrıf (Vali) İbrahim Edhem Bey'le görüştü. Vali ona "Yeni bir yönetim biçimi" kuran Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nu anlattı. İşte, Amerikalı gazetecinin İbrahim Edhem Bey'e dayanarak aktardığı notlar:
"En temel değişiklikler, devletin şeriata üstün gelmesi ve büyük ölçüde yerel özerklik ve tam parlamenter egemenlikle yönetimin sorumluluğunun dağıtılması oldu. Buraya (Samsun'a) ulaşan yasayla ilgili raporda, saltanat ve hilafet geçersiz sayılıyor; yasanın üslubunun gösterdiği üzere bu makamlar var olmaya devam etse dahi tüm güçlerinin elinden alınacağı bildiriliyor."
***
Streit daha sonra Anadolu'daki yeni düzeni şöyle özetliyor:
"
Türk devleti, coğrafi ve maddi gerekliliklere ve yasal ve idari birimlere göre kaza ve nahiyelere bölünecektir. Dış, iç, hukuki, dini ve siyasi meseleler ve bazı vergi meseleleri hariç, kaza meclisleri kamu işleri, sağlık, eğitim, tarım, maliye ve vakıf okullarını idare edecek, bu meclisler o bölgenin halkı tarafından iki seneliğine seçilecektir. Büyük Millet Meclisi her kazada bir kaymakam tarafından temsil edilecek, kaymakamın görevi kaza ve milletle ilgili meselelerle ilgilenmek olacaktır. Öyleyse kazalar, kazaların ortak çıkarı olduğu mali politikaları yürütmede daimi denetimi olacak başmüfettişlerin altında bölgeler içerisinde gruplandırılacaktır. Nahiyeler ise halk tarafından seçilen bir meclisleri olan, ayrıca yönetici komite ve başkanı seçtiği bağımsız idari birimler olarak görülen kısımlara bölünecektir."
***
Açarsak; Streit, 1921 Anayasası'nın yerel yönetimlere geniş yetkiler ve özerklik getirdiğini anlatmaya çalışıyor. O kadar geniş ki yetkilerin ve özerkliğin sınırları, eğitim (okullar), sağlık (hastaneler), güvenlik (kolluk gücü) onların yönetimine geçiyor. Hatta bütçe bağımsızlığı bile veriliyor.
Gerçekten de 1921 Anayasası'nın yarısından fazlası yerel yönetimlere ilişkin hükümlerden oluşuyor. Düşünün sadece 23 maddelik anayasanın 14 maddesi yerel yönetimleri ve özerkliği düzenliyor (Not: 10'uncu maddeden 23'üncü maddeye kadar).
En önemlisi 11'inci madde: "Vilayet, mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir. Harici ve dahili siyaset, şer'i, adli ve askeri umum, beynelmilel iktisadi münasebet ve hükümetin umumi tekalifi ile menafi birden ziyade vilayete şamil hususat müstesna olmak üzere, Büyük Millet Meclisi'nce vaz'edilecek kavanin mucibince
Evkaf, Medaris, Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat, Nafia ve Muaveneti İçtimaiye işlerinin tanzim ve idaresi vilayet şûralarının salahiyeti dahilindedir."
***
Türkiye bugün yeni bir anayasa arıyor. Meclis her kesimden öneri topluyor. Elbette farklı talepler de iletiliyor. Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği'nin "Bölgesel yönetim, bölgesel parlamento ve bayrak" istemesi gibi.
Anlayışla karşılamak zorundayız. Çünkü Türkiye 1920'lerin başında, 3 yıl boyunca geniş yerel özerkliğe dayalı bir deneyi yaşadı.