Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Paris'ten bir mail

Tüm Fransız medyası, "Soykırımın inkârı" yasası oylamasını dün -en azından internet sitelerinde- manşetten verdiler. Haklarını teslim edeyim; hepsi de sağduyulu bir çizgi tutturdu. Hem haberlerinde, hem yorumlarında.
Ama en güzel başlığı "Le Point" dergisinin sitesinde okudum: "Yaşasın demagoji!"
Alt başlığı da şöyleydi: "Milletvekilleri, sırf bir lobinin gözüne girmek için diplomatik ve ekonomik alanlarda ciddi hasarlara yol açma riskini göze almaktan bile kaçınmadılar."
İşin gülünçlüğünü en iyi sergileyen ise iktidar yanlısı "Le Figaro" gazetesi oldu: "Yahudi soykırımının inkârını yasaklayan 1990 tarihli Gayssot Yasası, 'Kökleri çok derinlere giden antisemitizm (Yahudi karşıtlığı) duygusu, her zaman yeniden su yüzüne çıkabilir' gerekçesine dayandırıldı. İyi ama Fransa'da Ermeni karşıtlığı diye bir sorun yok ki... Öyle bir sorun olmadığına göre, Ermeniler'i korumak için yasa çıkarmanın ne anlamı olabilir."
Evet, Fransa'da Ermeni karşıtlığı yok ama güçlü bir Ermeni topluluğu var. Yarım milyondan fazla seçmen! Çoğu da Paris, Marsilya ve Lyon bölgesinde yoğunlaşmış durumda. Hem 2012 ilkbaharında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminin hem de onu izleyecek milletvekili genel seçiminin sonuçlarını etkileyebilecek kadar önemli bir seçmen kitlesi. Dar bölge sisteminin uygulandığı ve bazı seçim bölgelerinde bir adayın birkaç oy farkla ipi göğüslediği bir ülkede 500 bin oy ne demek... "Varsın, Türkiye'yle ipler kopsun! Seçimden sonra nasıl olsa yeniden bağlanır!"
Mantık bu. Ben de "Yok yaa.." diyorum ve Paris'te yaşayan, bir Fransız'la evli olan bir Türk okurumun dün gönderdiği e-mail'i aktarıyorum. Söz konusu hanım okurumun daha önce de bir-iki mail'ini bu köşeye taşıdım ama hiçbiri bu kadar duygulandırıcı değildi. Buyurun:


***
"Sayın Şafak;
O kadar kırgınım ki anlatamam. Özgür Fransa'yı, eşitliğin, kardeşliğin olduğu Fransa'yı kim(ler) bu hale getirdi? Âşık olup evlendiğim, çoluk çocuğa karıştığım hayat arkadaşım ıstırap çekiyor ve bana aşk dolu bakan gözleri yaşarıp hafifçe başını öne eğiyor. Aile fertleri bana sarılıp 'Biz Fransızlar bu değiliz' diyorlar.
Evet, benim hayat arkadaşım ve ailesi ve milyonlarca Fransız ne mutlu ki öyle değiller. Onlar özgürlük, eşitlik, kardeşlik ilkelerine uyarak yaşamaya devam ediyorlar ve edecekler.
2012 Mayıs ayında bu devranın böyle gitmeyeceğini herkes anlayacak. Ben eşimin ağlayan gözünün içine bakarak 'Biz Türkler sizi biliyoruz' diyorum. Siz de bir 'Frankofil' olarak gerçek Fransızlar'ın ne kadar bu düşüncelerden uzak olduğunu bilirsiniz. Biz de artık eskisi gibi susmuyoruz.
Eşim bana evlenme teklif ettiğinde, rahmetli babamın iznini isterken sordum: 'Babacığım, Fransız ve Katolik bir bey benimle evlenmek istiyor, iznin var mı?'
Rahmetli babam cevap verdi: 'Sen de seviyor musun? Seviyorsan bana bu soru neden? Yani Fransız ve Katolik diye mi?' Ona 'Çünkü' dedim, 'Fransızlar, Adana'da Ermeniler'e kendi üniformalarını giydirip, senin ailenden, yani benim ailemden18 kişiyi katlettirdiler.'
Babamın cevabı: 'Sevdiğin genç o zaman doğmamıştı. Hatta onu doğuran annesi ve de babası bile doğmamıştı. Onların ne suçu var? Hem sonra kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar. Sen arkana mı, yoksa önüne mi bakıyorsun?' Ve evlendik.
Bugüne uyan bir cevap. Ben o zaman yoktum ki, daha doğmamıştım. Neden 1 yıl hapis yatıp 45 bin Euro ödeyeyim? Suçum ne?"
***
Mantıklı cevabı olmayan bir soruyla noktaladı bir Fransız'la evli Paris'teki Türk okurum. Neydi "Le Point"ın başlığı; "Yaşasın demagoji!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA