Şu sıralar ne zaman Karşı'ya, yani Anadolu Yakası'na geçmek zorunda kalsam, ayaklarım geri geri gidiyor. Fenerbahçe camiası olarak, yaşadığımız trajedi ve onun tetiklediği derin travma yüzünden. Ama bazen, en azından ayda bir kez Karşı'ya geçmem şart oluyor. Çok sevdiğim bir dost grubumla Bostancı sahilindeki bir restoranda aylık geleneksel akşam yemeği için.
Yine o aylık randevu geldi çattı ve önceki akşam Karşı'ya geçtim. Kızıltoprak'a yaklaşırken içimi ağır bir hüzün kapladı. O muhteşem stadımız ölüm sessizliğine gömülmüş. Bir köşede asılı Aziz Yıldırım'ın bez posteri adeta varlığını unutturmak için katlanıp fark edilemez duruma gelmiş. Bir "Of" çeksem Karşı'da dağlar yıkılır...
Dostlarımla buluştuk. Bir de bir konuğumuz vardı. Kongre üyesi ve yönetim kuruluna yakın mı yakın bir Fenerbahçeli.
Yemek boyunca kendimi tutmaya çalıştım ama bir yere kadar. Sonunda o meşum soru ağzımdan çıkıverdi: "Başkan'ın yokluğunda kulüp nasıl gidiyor?"
İşte çizdiği tablo. Duygularımı katmadan aktarmaya çalışayım:
"Aziz Bey döneminde Fenerbahçe sadece Türkiye'nin değil, sadece Avrupa'nın da değil, dünyanın en güçlü, en varlıklı kulüplerinden biri durumuna geldi.
Uzun uzun saymayayım; en taze örnekleri hatırlatmakla yetineyim: Ataşehir'de muhteşem projenin inşaatı sürüyor. Topuk Yaylası'ndaki tesisleri görseniz büyülenirsiniz. Son olarak Bodrum'da bir koyun satın alınması görüşmelerini tamamladı, tapu işlemlerine geçileceği sırada başına bu olay geldi.
Bakın, Fenerbahçe 80'in üstünde branşta faaliyet gösteriyor. Bunların 19'unda şampiyonluğa gidiyoruz. Geçen yıl da 11 dalda şampiyon olmuştuk.
Bu kadar çok branşta var olabilmek için finans çarklarının kusursuz dönmesi lazım. Sporcusu, teknik adamı, yan personeli..."
Durdu, biraz soluklandı ve sordu: "Fenerbahçe kulübünde kadrolu kaç kişi var biliyor musunuz?"
Bilmiyordum. Yanıtı ondan bekledim:
"Beşiktaş'ta, Galatasaray'da toplam kadrolu personel sayısı 100'ü bulmaz. Bizde 1.114 kişi çalışıyor. Her ay 1.114 kişiye maaş ödeniyor. Bunun sigortası var, vergisi var, yemeği var, var oğlu var...
Aziz Başkan görevdeyken ciddi sıkıntı yaşamıyorduk. Ama o Metris'e gidince, çark duruverdi.
Geçen aya kadar Murat Ülker'in basketbol branşı için verdiği parayla idare etmeye çalışıldı. Ama artık o da tükendi. Yönetim Kurulu'ndan kimse elini cebine atmıyor. Bu ay maaşlar nasıl ödendi dersiniz?
Bir bankadan zar-zor alınan 110 bin lira krediyle.
Ya gelecek ay nasıl kurtarılacak? Hiçbir çözüm yok. Kaçınılmaz olarak en az 800 kişinin işine son verilecek..."
Yine durdu ve derin bir nefes alarak son cümlesini söyledi: "Fenerbahçe çöküyor. O anlı-şanlı kulüp göz göre göre batıyor..."
Lokmalarım boğazımda düğümlendi.