Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Şaşırmadım

Haberi okuyunca doğrusu hiç şaşırmadım. Çünkü giderek daha da şiddetlenen ve giderek daha çok ülkeyi pençesine alan krizin Avrupa'yı da, Avrupalı liderleri de, Avrupa halklarını da nasıl dönüştürmeye başladığını yakından izliyorum, biliyorum.
"Le Monde" gazetesinin önceki gün okurlarına duyurduğu, hemen ardından "Deutsche Welle"nin de internet sitesine koyduğu habere göre, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, "AB projesinden kuşku duyanlar"ın ve "AB'nin geleceğine güvenlerini yitirenler"in hem kaygılarını gidermek, hem de "Yeni Avrupa vizyonu"nu açıklamak için TV'den halka seslenmeyi planlıyor.
Yeni AB vizyonu? Soruyu yanıtlamaya bir durum tespitiyle başlayayım: Kriz AB projesinde derin çatlaklara yol açtı. Daha doğrusu iki farklı cephe oluştu: Bir tarafta Almanya Başbakanı Angela Merkel'in başı çektiği "Daha derinleşmiş, özellikle ekonomik konularda tek bir merkezden yönetilen federal bir AB" isteyenler. Diğer tarafta ise İngiltere Başbakanı David Cameron'un başı çektiği "Daha gevşek, serbest ticaret bölgesi özelliği ağır basacak konfederal bir AB" önerenler.
Sarkozy, bugüne kadar ilk cephede, yani Merkel'in yanında yer alıyordu. Anlaşılan görüş değiştiriyor, hem Merkel'in, hem de Cameron'un AB planlarından bir sentez çıkarmaya çalışıyor.
"Le Monde"un ve "Deutsche Welle"nin haberinde Sarkozy'nin sentezi şöyle anlatılıyor: "35 üyeli konfederal bir Avrupa gerçekleştirelim. Onun yanında da ortak hükümetle yönetilen daha entegre bir avro bölgesi oluşturalım..."
Haberde Sarkozy'nin "35 üyeli konfederal Avrupa'da Türkiye de yer alacak mı?" konusuna girmekten kaçındığı, ancak üst düzey bir Fransız diplomatın "Daha az entegre bir Avrupa'da Türkiye'ye neden yer olmasın ki" dediği belirtiliyor.

***

"Le Monde"un haberini Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'a anlatıp görüşünü sordum.
O da "Hiç şaşırmadım" diye söze başladı. Ekledi: "Biliyorsun, bir ayağım Avrupa'da. Avrupalılar'ın Türkiye'ye, Türk ekonomisinin ve insanının gücüne bakışları hızla değişiyor."
Sonra benim de katıldığım Başbakan Erdoğan'ın son Berlin ve Paris gezisinde, Almanya Başbakanı Merkel'le görüşmesinden bir anekdot aktardı.
Berlin'deki görüşmede Erdoğan, AB ile üyelik müzakereleri sürecinin durmasını, bu durumda Sarkozy-Merkel ikilisinin çelmelerinin rolünü hiç mi hiç açmadı. Buna karşılık Merkel, konuyu masaya getirip "Süreci yeniden canlandıralım, rekabet başlığını bir an önce açmanın bir yolunu bulalım" diye bastırıp durdu.
Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe'nin de dün Ankara'da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile ortak basın toplantısında "Müzakere başlıklarının açılmasına karşı değiliz" demesi, AB'nin dinamosu veya lokomotifi diye tanımlanan Berlin-Paris cephesinin Türkiye politikalarında köklü değişiklik hazırlığının bir başka sinyali anlamına geliyor.
İnanın, hiç mi hiç şaşırmadım.
Çünkü, Başbakan Erdoğan'ı son sayısının kapağı yapan "Time" dergisinin dediği gibi, "Türkiye'yi kabul etmeyen birçok AB üyesi şu an iflas etmiş durumdayken, bir zamanlar Avrupa'nın hasta adamı denilen ülkenin ekonomik açıdan yükselişe geçmesinin oluşturduğu ironiye gülmekten kendimi alıkoyamıyorum."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA