Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Otelin önü

Mısır-Tunus-Libya gezisinin yorgunluğunu atamadan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la yine yollardayız. Bu kez Atlantik ötesine geçtik. New York'a. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çalışmaları için.
Dünyanın en ünlü bulvarı olan 5'inci Cadde üstündeki "The Peninsula Hotel"de kalıyoruz. Başbakan Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, heyette yer alan AK Parti milletvekilleri, Başbakanlık görevlileri, Dışişleri temsilcileri ve biz gazeteciler... (Not: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da hafta ortası ekibe katılacaklar.)
Zaten New York'a gelen Türk heyetleri üç otelden birini tercih ediyor: Plaza Hotel, Waldorf Astoria ve Peninsula Hotel. Üçü de sadece New York'un değil, dünyanın en prestijli otelleri arasında sayılıyor.
Birkaç meslektaşla otelin önünde hava alırken (Not: Siz bunu "Sigara içerken" diye okuyun), bir hareketlenme oldu. Korumalar hemen çevreyi kuşattılar. Bir görevli fısıldadı: "Beyefendi (Not: Başbakan Erdoğan) çıkış yapıyor."
Az sonra Erdoğan otelden çıktı, hepimizi selamlayıp aracına bindi. "Waldorf Astoria Oteli"nde ABD Başkanı Barack Obama ile görüşmek için sirenler eşliğinde yola koyuldu.
Erdoğan çıkarken otelin önü bir anda ana-baba gününe döndü. Neredeyse küçük bir miting topluluğu. Fotoğraf çekenler, el sallayanlar, sevgi gösterisinde bulunanlar, Erdoğan'ın elini sıkmak için mücadele verenler... Aleyhte gösteriye yeltenen bir Allah'ın kulu yoktu.
Bu manzarayı halen Erdoğan'a danışmanlık yapan Dışişleri'nin kıdemli bir diplomatıyla birlikte izledik. Diplomat Erdoğan'ı uğurladıktan sonra bir anısını aktardı:
"1990'da rahmetli Turgut Özal'la birlikte yine böyle bir BM Genel Kurulu toplantısı için New York'a geldik. Yine bu otelde kaldık. Bir gün Turgut Bey önemli bir ikili görüşme için otelden ayrılırken inanılmayacak bir şey oldu. Şuraya (Not: Eliyle otelin karşı kaldırımını gösterdi) toplanan bir grup Rum protesto gösterisine başladı. Ellerinde pankartlarla. Sonra bağırıp-çağırmak hızlarını kesmedi, Özal'a yumurta yağdırmaya başladılar. Düşünebiliyor musun; havada yüzlerce yumurta uçuşuyordu. Rahmetli Özal'ı herhangi bir yumurta isabet etmeden otele sokmak için neler çektik bir bilsen..."
Kıbrıs sorunu bugün de sürüyor. Özal'a yumurta atan Rumlar ve Yunanlılar bugün de New York'ta yaşamaya devam ediyorlar. Ama hiçbiri Erdoğan'ı ve Türk heyetini protesto için otelimizin önüne yığılmıyor.
Yine geçmiş yıllarda, Ermeniler de Türk delegasyonunun kaldığı otelin önünde, BM'nin Cam Gökdeleni civarında ve onun hemen karşısındaki Türk Evi'nin yakınlarında toplanır, bazen de pusuya yatar, dönemin devlet büyüklerinin yolunu gözlerdi. Ellerinde pankartlar ve ceplerinde yumurtalar ve domatesler... Şimdi onlar da ortalıkta görünmüyorlar.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu'na ilk fırsatta soracağım: "Hocam, Sıfır Sorun politikanızın dolaylı sonuçlarından biri mi, New York'taki Rum ve Ermeni topluluklarının bu konukseverliği?" Cevabını aktarırım.
Ancak Türkiye'nin artık farklı bir konumda, daha doğrusu farklı bir boyutta olduğunu görmek için Davutoğlu'nun yanıtını ya da açıklamasını beklemeye gerek yok.
Türkiye'den New York'a gelirken, uzun yolculuk (Not: Dile kolay 11 saat) boyunca okumak için Batı medyasından Türkiye ile ilgili son yorumlardan yanıma bir demet aldım. Birkaçını sayayım: "Türkiye emperyal geçmişini hatırlarken...", "Arap baharında Türkiye yazının etkisi...", "Türkiye-İran ilişkilerinde son durum: Sadabad 2 ittifakı mı olacak yoksa Sadabad 3 mü?"
Ve elbette Türkiye-İsrail ilişkilerinde giderek derinleşen krizin olası yansımaları üstüne, yığınla "Uluslararası strateji ve jeopolitika uzmanı"nın yorumları, kehanetlerini de.
Diyeceğim şu: Türkiye hiç bu kadar göz önünde olmadı. Türkiye hiç bu kadar gündemin vazgeçilmez, atlanamaz aktörü durumuna gelmedi. Ve Türkiye'ye hiçbir dönemde bugün olduğu kadar kulak kabartılmadı.
Hafta sonuna kadar New York'tayız. Bu, en azından 3-4 yazıyı New York izlenimlerine ayıracağım anlamına geliyor. Erdoğan'ın temaslarından, görüşmelerinden, konuşmalarından epey ilginç satır aralarını size ulaştıracağımı umuyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA