Türkiye neredeyse iki yıl süren "Füze kalkanı" müzakerelerinde, topraklarında bir "Erken uyarı sistemi" kurulmasına üç koşulunun kabulü halinde izin vereceğini bildirdi:
1-Tesis Türkiye'nin denetimine açık olacak.
2-Komuta merkezinde bir Türk general de yer alacak.
3-Merkezde toplanacak veriler yalnızca NATO üyeleri için değerlendirilecek.
Ayrıca;
Gerçekte "Füzesavar kalkan" sistemi olan "Füze kalkanı"nın ABD değil NATO projesi olması,
NATO'nun tüm üyelerinin güvenliğini sağlamayı amaçlaması,
Türkiye'yi Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi, bir "Cephe ülkesi" haline getirmemesi gibi talepler de kabul ettirildi.
Ve nihayet "Füze kalkanı" belgelerinde "Potansiyel düşman" veya "Hedef" olarak hiçbir ülkenin adının geçmemesi güvencesi de alındı.
İşte bu kadar titizlenmenin ardından Anadolu'da bir yerlere (Çok büyük olasılıkla Diyarbakır'daki Pirinçlik üssüne) "Füze kalkanı" projesinin "Erken uyarı" tesisinin, yani "Alarm sistemi"nin yerleştirilmesine "Yeşil ışık" yakıldı.
***
"Füze kalkanı" tamamlanması en az 10 yıl gerektirecek 3 aşamalı bir proje.
Türkiye bunun ilk aşamasında yer alacak, daha sonrasıyla ilgilenmeyecek. Söz konusu aşamalar şöyle:
2010 yılı: "Aegis" deniz sistemlerinin ve SM-3 (IA) füzelerinin yerleştirilmesi. AN/TPY-2 mobil radarların konuşlandırılması. Böylece bölgesel yani kısa menzilli füzelere karşı savunma kalkanının oluşturulması.
2011-2015 yılları: SM-3 (IB) modeli mobil füze önleyicilerinin ve daha karmaşık füze avcılarının devreye alınması. Böylece orta ve uzun menzilli füzelere karşı savunma ağı kurulması.
2018-2020 dönemi: SM-3 (IIB) mobil önleyici füzelerin sisteme eklenmesi. Böylece orta ve uzun menzilli füzelerin yanı sıra kıtalararası balistik füzelere karşı da kalkanın tamamlanması.
***
İlk yazıda da belirttiğim gibi,
Türkiye'ye kurulacak erken uyarı sisteminin gözetleme- izleme kapsamına, Moskova'daki askeri uzmanların da kabul ettikleri gibi, Rus füzeleri girmiyor. Rus uzmanların bunu doğrulayan tespitleri şöyle:
Türkiye'ye yerleştirilecek erken uyarı sistemi radarlarının kapsama alanı ancak Novorossisk'e kadar uzanabilir.
Radarlar Pirinçlik bir yana Süphan Dağı'nın zirvesine bile yerleştirilse, Kafkas Dağları engelini aşamaz.
Ve nihayet Rus füzeleri ülkenin kuzey-batısında ve Sibirya'da konuşlandıkları için, Türkiye'deki sistemin radarları onları göremez.
***
Buraya kadar her şey güzel.
Ancak...
"Füze kalkanı" sisteminin yukarda saydığım 3 aşamasının daha ilkinde önemli bir ayrıntı var: "Aegis" deniz sistemleri. Bu sistemler, erken uyarıdan gelecek "Alarm"larda, gemilerdeki füzelerin ateşlenmesine dayanıyor.
Diyelim ki, ABD'nin bu füzeleri yerleştirdiği gemilerin biri Karadeniz'e geçerse ve Rus karasuları açığına demir atıp beklerse...
Hele hele bu gemilere 2015'e kadar orta ve uzun menzilli füzeleri vuracak füzeler, 2020'ye kadar da kıtalararası balistik füzeleri imha edecek füzeler yerleştirilirse...
Ne olacak? Rusya'nın "Hedef olmadığı"na Moskova nasıl inandırılacak?
İşte bu yüzden Rusya açık açık ABD'den ve NATO'dan "Füze kalkanı" sisteminin kendisine karşı kullanılmayacağı konusunda yazılı güvence istiyor. Haklı.
ABD ve NATO ise, uluslararası hukukun böyle bir güvence öngörmediği gerekçesiyle, Moskova'nın talebini reddediyor. O da haklı.
Sorun ne kadar karmaşık, görüyor musunuz?