İspanya'da bir kadın 84 yıl sonra bugün ilk kez sokağa çıkacak. Daha doğrusu insan içine karışacak.
103 yaşındaki o kadının adı Rahibe Teresita. Madrid'in 100 kilometre kadar kuzeydoğusundaki Buenafuente manastırında yaşıyor. 19 yaşında girdi manastıra. Tam tarihini de hatırlıyor: 16 Nisan 1927. Papa 16'ncı Benedicte'nin, yani Joseph Ratzinger'in doğduğu tarih. Zaten 84 yıl sonra dünyaya çıkmayı kabul etmesinin nedeni de Papa. Onun manastıra kapandığı gün dünyaya gelen 16'ncı Benedicte'ye dün başlayan Madrid gezisinde bir "Jest" yapmak istedi.
Rahibe Teresita 84 yıllık manastır hayatında sadece bir kez dışarı çıktığını söylüyor. 1930'ların ikinci yarısındaki İspanya iç savaşı sırasında.
Bu hesaba göre, Rahibe Teresita'nın İkinci Dünya Savaşı'ndan haberi olmadı.
Kore savaşından da... Doğu ve Batı blokları arasındaki Soğuk Savaş'tan da... Vietnam savaşından da... Arap-İsrail savaşlarından da...
Ne Budapeşte ayaklanmasını duydu, ne Prag İlkbaharı'nı, ne Berlin Duvarı'nın inşasını ve yıkılmasını, ne Doğu blokunun çökmesini...
Yunanistan'daki Albaylar Cuntası onun dünyasının dışında kaldı. Türkiye'deki 1960, 1971, 1980 darbeleri de. Latin Amerika'daki yığınla "Kontra" darbesi de. Humeyni ihtilali de onun manastırının yüksek duvarlarını aşamadı, Çernobil faciası da, Yugoslavya'yı tarih sahnesinden silen Balkan savaşları da, Körfez savaşı da, Irak savaşı da. Cebelitarık'ın hemen öte tarafındaki Arap ilkbaharı isyanları da...
Ne ETA terörünü işitti, ne PKK terörünü...
Einstein'ın izafiyet teorisi hiç kulağına çalınmadı. Nükleer enerji, atom bombası, radarlar, uydular, cep telefonu ve tabii bilgisayar ve internet de hiç mi hiç hayatına girmedi.
Sizce hangisi doğru: Rahibe Teresita çağı ıskalamadı mı; yoksa tarihin en kanlı, insanların insanlıktan çıktığı yüzyılın "En temiz tanığı" olarak mı kaldı?
Herkesin zaman zaman "Issız ada" düşleri yok mu? 103 yaşındaki rahibe işte kendi ıssız adasını yarattı. Bu devirde. Bu iletişim çağında. Bu çılgın dünyada.
"Mutlu musun" diye sordular ona. Daha doğrusu, "Mutluluk nedir" diye. Yüzyıllık yaşamın, yüz yıllık yalnızlığın oyduğu derin çizgilerle bezenmiş yüzünde bir ışık belirdi ve gülümseyerek yanıtladı: "Herkes kendi işinde, kendi meşgalesinde mutludur herhalde. Mutluluk insanın yeteneklerinin sınırını bilmesiyle hissedilir ve yaşanır."
Gabriel Garcia Marquez'in başyapıtı "Yüzyıllık Yalnızlık"ı okudunuz mu? Şöyle bir bölüm vardı.
"Bir gün Nicanor koltuğunun altında dama takımıyla Jose Arcadio Buendia'yı görmeye geldi kestane ağacının altına. 'Var mısın bir dama partisine' dedi. Buendia olumsuz anlamda başını salladı, 'Aynı kurallarda mutabık kalan iki kişi arasındaki mücadelenin ne anlamı olabilir ki' diye sordu."
Galiba hayatın sırrı bu: Kurallarda uzlaşılan oyunu, bir mücadeleye, bir savaşa, bir ölüm-kalım sorununa dönüştürmemek.
Mutluluğun sırrı ise, hayatın kurallarını değiştirmeye çabalamamakta gizli olmalı.
Dünyaya -bir-iki saatliğine de olsa- hoşdöndün Rahibe Teresita...