İstanbul'da bugün yapılacak "Libya Temas Grubu" toplantısı arefesinde Dışişleri Bakanı Davutoğlu, aralarında benim de bulunduğum bir grup gazeteciyle bir araya geldi.
Davutoğlu'nun bir bölümünü "Off", bir bölümünü de "On" koşuluyla yaptığı değerlendirmeye geçmeden önce Libya krizindeki son durumu özetlemekte fayda var.
1999'da NATO güçlerinin Belgrad bombardımanı 78 gün sürdü. Sonunda Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Miloseviç pes etti ve hayatı Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin La Haye'deki hapishanesinin bir hücresinde noktalandı.
2003'te ABD'nin Bağdat bombardımanı 20 günde sonuç verdi. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in hayatı darağacında sona erdi.
Libya'da Trablus ve çevresinin bombardımanı ise 117 gündür sürüyor ve Libya'nın -ünvansız- lideri Muammer Kaddafi'nin hiç de pes etmeye ya da teslim olmaya niyeti yok. (Buyurun, komplo teorilerine kapıyı ardına kadar açacak bir not: Üç bombardıman da aşağı-yukarı aynı tarihlerde başladı. Bağdat'ta 15 Mart'ta, Belgrad'da 24 Mart'ta, Trablus'ta 19 Mart'ta.)
Kaddafi'nin direnmesiyle soğukkanlılığını iyice yitiren Fransız-İngiliz-ABD öncülüğündeki NATO güçleri çok zor ve riskli bir tercihe zorlandı: Bombardıman 1 Ağustos'ta başlayacak Ramazan'da da devam etsin mi, etmesin mi?
Devam etse; İslamiyet'in bu kutsal ayında NATO bombalarının -kaçınılmaz olarak- yol açacağı ölümler, hem Kaddafi'yi mağdur konumuna getirecek, hem de operasyona "Haçlı seferi" nitelemesi yeniden ısıtılacak.
Devam etmese; bu bir aylık mola Kaddafi güçlerinin toparlanması için bulunmaz bir fırsat olacak. Sonunda NATO kararını verdi ve Genel Sekreter Rasmussen'in ağzından açıkladı: "Bombardıman Ramazan'da da sürecek."
İşte bu da İstanbul'daki toplantıya hayati bir önem kazandırdı.
4 aya yaklaşan Libya krizinde üç senaryo yazıldı:
1- Afrika Birliği Örgütü, Kaddafi'nin işbaşında kalmasını ve reformlar yapılmasını öngören bir çözüm önerdi.
2- Fransa ve Katar'ın başını çektikleri bir grup, muhaliflerin silahlandırılması ve NATO'nun bombardıman desteğiyle o güçlerin Kaddafi'yi devirmesi yanlısı oldu.
3- Türkiye ise kazananın ve kaybedenin olmadığı bir formül geliştirdi: Taraflar arasında ateşkes ilan edilsin, iki taraf da denetimleri altındaki kentleri açsın, Bingazi ve Trablus bir ortak konsey oluştursun, bu konsey Libya'da reform sürecini başlatsın. Peki ya Kaddafi ve yakınları ne olacak? Türkiye'nin formülünde Kaddafi, oğulları ve yakın çevresinin ateşkesle başlayacak süreçte önce pasifize edilmelerini, konseyin reform sürecini başlatmasıyla birlikte de yönetimden tümüyle uzaklaştırılmalarını öngörüyor.
Afrika Birliği Örgütü'nün senaryosu çöktü, Fransa-Katar senaryosu da pek bir işe yaramadı. Böylece bugün İstanbul'da yapılacak "Libya Temas Grubu" toplantısının masasında sadece Türkiye'nin önerisi ya da yol haritası kaldı.
Öneri gerek NATO, gerekse Libya'daki taraflarca benimsenirse -ki herkes için onurlu bir çıkış kapısı olacak bu- geçiş sürecinin rehberliğini de Türkiye üstlenecek.