Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Bir devrim öyküsü

Yedi kilo muz, iki kasa armut, birkaç adet elma... Ve kefeleri çürümüş bir el terazisi... Ve de -en önemlisi- bir tokat...
Tunus'taki 14 Ocak 2011 Devrimi'nin tetikleyicileri ya da silahları bunlar.
Muz, armut, elma ve terazi, 27 yaşındaki seyyar satıcı Muhammed Tarık Buazizi'ye aitti. Tokat ise kadın polis Feyda Hamdi'ye.
Buazizi, tek sermayesi olan meyvelerine ve terazisine el konulunca ve de bu işlemi yapan kadın polisten bir tokat yiyince, hem gururunun incinmesi, hem de -daha önce de benzer cezalarla karşılaştığı içinsabrının tükenmesi sonucu kendini ateşe vermişti. "Kahrolsun böyle düzen" diye bağırarak.
Tarih: 17 Aralık 2010.
Buazizi 6 gün sonra öldü, memleketi Sidi Buzid kasabasında patlak veren toplumsal öfke hızla diğer kentlere sıçradı, birkaç gencin daha kendini yakmasıyla isyana, oradan da devrime dönüştü.
Uzatmayalım; Tunus'un 22 yıllık diktatörü Zeynel Abidin Bin Ali ülkeden kaçmak zorunda kaldı.
O isyan ya da devrim günlerinde Buazizi'yi tokatlayan kadın polis Feyda Hamdi de tutuklandı. Suçu: Hafif şiddet uygulamak ve görevini kötüye kullanmak.
4 ay cezaevinde kaldı. Bugün birinci sayfadan duyurduğumuz gibi sonunda mahkeme önüne çıkarıldı. Karar: Beraat!
Çünkü savunmasında, "Ben sadece görevimi yaptım, amirlerimin talimatlarını yerine getirdim" dedi.
Çünkü Feyda Hamdi'nin Buazizi'ye tokat attığını iddia eden kimse çıkmadı.
Yani hiçbir görgü tanığı yoktu.
Çünkü Buazizi'nin ailesi şikâyetçi olmadı.
Ve çünkü Buazizi'nin meyvelerine ve sebzelerine el konulmasından kadın polisi değil, rejimi ve düzeni sorumlu tuttuğu, zaten "Kahrolsun böyle düzen" haykırışının da bu önemli ayrıntının kanıtı olduğu sonucuna varıldı.
Zaten duruşmadan önce Sidi Buzid kasabası halkı da Feyda Hamdi'nin suçsuzluğunu kanıtlamak amacıyla bir sivil toplum örgütü kurmuştu. Avukatlar, bürokratlar, işadamları ve de "Devrimi Koruma Komitesi" üyeleri ön saflarda, kasaba sokaklarında "Feyda Hamdi masum... Onu serbest bırakın" sloganlarıyla yürümüşlerdi.
Şimdi Feyda Hamdi evinde; Tunus Devrimi'ndeki rolünü ve yerini belirlemeye çalışıyor.
Şimdi Muhammed Tarık Buazizi'nin annesi, evlat acısı ile küresel şöhrete kavuşmanın mutluluğu arasında gidip geliyor. Boru mu; BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon bile onu kerpiç duvarlı evinde ziyaret etti. Dünyanın ne kadar önemli TV kanalı varsa, hepsi özel muhabirler gönderip söyleşi yaptı. Yeni dönemin kadroları da sık sık kapısını çalmayı ihmal etmiyorlar. Ne de olsa; "Milli Şehit"in annesi. Ayrıca kasabada "Oğlunun intiharını paraya çeviriyor" söylentileri de ayyuka çıktı. "Vallahi yalan" diyor ve aldığı yardımların dökümünü yapıyor: "Oğlumun hastanede olduğu günlerde beni sarayda kabul eden Cumhurbaşkanı Bin Ali elime 20 bin dinar sıkıştırdı. Devrimden sonra geçiş hükümeti 20 bin dinar şehit yardımı yaptı. İki Arap kanalı 2'şer bin dinar ödedi.
Fransa'da yaşayan Tunuslu bir işadamı 1.500 dinarlık çek yolladı. Hepsi bu." (Not:
1 Tunus dinarı: 0,9 TL.) Şimdi firari ve devrik lider Bin Ali, Suudi Arabistan'ın 230 bin nüfuslu Abha kentinde, Kral Abdullah'ın tahsis ettiği 10 odalı villada televizyondan, internetten ve Twitter'dan Tunus'taki gelişmeleri izlerken, "Atılmayan bir tokat mı beni iktidardan etti" diye hayıflanıyor.
Ve şimdi kitabesinde "Tanrı seni cennetine kabul eylesin" yazan Buazizi'nin mermer mezarı, Arap devrimcilerinin referans adresine dönüşüyor. Son olarak "Suriye halkı adına" bir demet çiçek bırakıldı kabrine.
Ve yedi kilo muz, iki kasa armut, birkaç adet elma, kefeleri çürümüş bir el terazisi ile atılmayan bir tokatla başlayan devrim dalgası Arap coğrafyasında sınırları ortadan kaldırıp ülkeden ülkeye yayılıyor, yayılıyor...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA