Karar için "Galiplerin adaleti" desem, değil. Çünkü "Zafer"i başkaları kazandı, onlar sadece ganimete kondular. Sanık bu cezayı hak etti desem, o da değil. Çünkü ne elinde bir damla kan var, ne de herhangi bir cinayet, suikast, katliam kararının altında imzası...
Mikail Yohanna'dan söz ediyorum. Yani, Tarık Aziz'den. Irak'ın yeni efendileri Şiiler'in adaleti tarafından ölüm cezasına mahkûm edilen Tarık Aziz'den.
Saddam Hüseyin'in hem çocukluk arkadaşı, hem de Başbakan Birinci Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olan Tarık Aziz'den.
Başbakan Birinci Yardımcılığı'na (Başbakanlığı bizzat Saddam Hüseyin üstlenmişti) getirildiği 1979'dan rejimin devrildiği 2003'e kadar Irak'ın dünyadaki vitrini olan Tarık Aziz'den.
1979'dan 2003'e kadar, neredeyse 25 yıl boyunca gittiği her yerde ayaklarının altına kırmızı halı serilen Tarık Aziz'den.
Batılı diplomatlara "Beni diğer Arap ülkelerinin bakanlarıyla karıştırmayın. Onlar Batı ziyaretlerinde hovardalık peşinde koşarlar, ben ise operaya giderim" diyen Tarık Aziz'den.
Bağdat'ın düşmesinden iki hafta sonra Amerikalılar'a teslim olan ve o günden beri bir hücrede tutulan yaşlı (1936 doğumlu), şeker ve kalp hastası (Cezaevinde iki kez kalp krizi geçirdi) Tarık Aziz'den.
Ve de meslektaşım Tarık Aziz'den. (Kariyerine 1958'de Baas Partisi'nin yayın organı "El-Tavra" (Devrim) gazetesinde yazı işleri müdürü olarak başladı, 1974'te Enformasyon Bakanı oldu.)
İşte o Tarık Aziz, göstermelik bir yargılamayla ölüm cezasına mahkûm edildi. Suçu: Saddam döneminde dini partilerin (Yani, Şii partilerinin) ortadan kaldırılmasında rol oynamak!
Daha önce de Saddam'ın emriyle Bağdat'ta 42 Şii tüccarın öldürülmesinde sorumluluğu olduğu iddiasıyla 15 yıl, Şii Kürtler'in öldürülmesinde payı bulunduğu iddiasıyla da 7 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Dedim ya; "Galiplerin adaleti", daha doğrusu galiplerin Irak'ı da, Bağdat'taki iktidarı da teslim ettikleri yeni efendilerin adaleti...
Ama Tarık Aziz'in çilesinin vebali onlarda değil, doğrudan doğruya galiplerde. Amerikalılar'da.
Tarık Aziz'in 24 Nisan 2003'te teslim olduğu Amerikalılar, 5 yıl boyunca onu kendilerinin denetimindeki bir cezaevinde tuttular. Yargı önüne çıkarmadan. Bir suç bile icat edemeden.
Bu 5 yıl boyunca başta BM temsilcileri olmak üzere birçok vicdan sahibi, Tarık Aziz'in serbest bırakılması için çaba harcadılar, Amerikalılar'a "Bırakın, yurtdışına çıkıp ömrünün son yıllarını bir köşede geçirsin" telkininde bulundular. Hiçbiri sonuç vermedi.
Ve Tarık Aziz idama mahkûm edildi.
Ve şimdi ABD, "İnfazına karşıyız" diyor. AB ülkeleri, Rusya, Vatikan, Aziz'in bağışlanması için çağrı üstüne çağrı yapıyor.
Bana göre, Türkiye isterse, ağırlığını koyarsa Tarık Aziz'i ipten alabilir.
Çünkü Bağdat'ta en çok sözü dinlenen ülkelerden biri Türkiye.
Çünkü Irak'ın en güçlü, en etkin komşusu Türkiye.
Bir başbakanını darağacına göndermenin acısı hâlâ içini sızlatan Türkiye'nin sadece siyasi hesaplaşmanın, Irak'ın yeni efendilerinin intikam heveslerinin kurbanı olan Tarık Aziz'i kurtarmak için mutlaka bir şeyler yapacağına inanıyorum.