Buyurun size, tarihin tekrarlamaya bayıldığı cilvelerden biri: Bosna-Hersek'te birçok sandığın (Üçlü Konsey, Federasyon, Bosna Sırp Cumhuriyeti yasama ve yürütme organları, 10 kanton hükümeti) kurulduğu seçimler, Yugoslavya'nın son Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç'in iktidardan düşürülmesinin 10'uncu yıldönümüne denk geldi.
Yugoslavya'nın kanlı iç savaşlarla dağılmasının ardından kurulan devletlerden biri olan Bosna-Hersek'in dünyada eşi menendi yok.
Ana dil(ler)inde yazılmayan tek anayasa Bosna-Hersek'te.
Anayasası, uluslararası bir anlaşmanın (Dayton Anlaşması) ayrılmaz parçası olan tek devlet Bosna- Hersek.
İktidarın onlarca güç merkezi arasında paylaştırıldığı, labirentten farksız bir yasama ve yürütme şemasının yaratıldığı tek devlet de Bosna- Hersek.
Mümkün olduğunca basite indirgeyerek, bu şemayı anlatmaya çalışalım:
Bosna-Hersek, iki alt devlete dayanıyor: Bosna-Hersek Federasyonu ve Bosna Sırp Cumhuriyeti. (Not: Bunların yanı sıra bir de BM tarafından yönetilen, Bosna Sırp Cumhuriyeti ile Sırbistan arasındaki küçücük 12 kilometrekarelik alanda özerk Broçko bölgesi bulunuyor.)
Bosna-Hersek'in tepesinde Üçlü Konsey var. Yani bir Boşnak, bir Hırvat ve bir Sırp'tan oluşan Başkanlık Konseyi. Görev süresi 4 yıl olan Konsey'e, üç üye 8'er aylık dönemler halinde başkanlık ediyorlar. Açarsak; Bosna-Hersek'in Devlet Başkanı 8 ay Sırp oluyor, 8 ay Boşnak, 8 ay Hırvat...
Üçlü Konsey'in altında Bakanlar Kurulu var. Üyeleri karma; yani üç etnik gruptan. (Not: Bosna Hersek'in Boşnak, Hırvat veya Sırp kökenli olmayan vatandaşları, parlamento dahil bu kurulların hiçbirine seçilemiyorlar!)
Devletin yasama organı da iki tane: 5 Boşnak, 5 Hırvat, 5 Sırp'ın yer aldığı Milletler Meclisi ve 14 Boşnak, 14 Hırvat ile 14 Sırp'tan oluşan Temsilciler Meclisi.
Geldik Bosna Hersek'i oluşturan iki devletin yasama ve yürütme organlarına...
Bosna-Hersek Federasyonu'nun da, Bosna Sırp Cumhuriyeti'nin de ayrı meclisleri, hükümetleri ve başbakanları var.
Bosna-Hersek Federasyonu'nda devlet içindeki devletçikleri de unutmamak gerekiyor: Kantonlar. 10 kantondan oluşuyor Bosna-Hersek Federasyonu. 10'unun da ayrı parlamentosu, ayrı hükümeti ve ayrı başbakanı bulunuyor.
Durun bitmedi...
Bir de saydığımız bu hükümetlerin, parlamentoların, konseylerin üstünde AB tarafından atanan Yüksek Temsilci yer alıyor. Hem de olağanüstü yetkilerle donatılmış olarak: Beğenmediği yasaları veto edebiliyor, Bosna-Hersek'in hangi organı tarafından alınmış olursa olsun, uygun görmediği kararları geçersiz sayabiliyor, kendisi yasa önerebiliyor ve bastıra bastıra çıkartabiliyor... Yüksek Komiser'in yetkileri bu kadarla da bitmiyor; isterse Üçlü Konsey üyesi veya başkanı, yani Bosna-Hersek Devlet Başkanı olsun; çalışmasını beğenmediklerini sorgusuz sualsiz görevden uzaklaştırabiliyor.
Anayasasından yasama ve yürütme organına varıncaya kadar tüm siyasi yapısı vesayet altına alınmış, karmakarışık bir yönetim şemasıyla karar alma mekanizmaları felç edilmiş bir birim, daha doğrusu birimler topluluğuna, devlet denebilir mi? Ya da ne kadar devlet denebilir? Ve de nereye kadar sürdürülebilir?
Bosna-Hersek'i kuran üç etnik topluluğun, yani Boşnaklar'ın, Hırvatlar'ın ve Sırplar'ın önünde iki seçenek var:
Ya önce kendi anayasalarını yapacaklar, ardından sürdürülebilir devlet yapısı oluşturacaklar.
Ya da herkes kendi yoluna gidecek: Sırplar ayrı devlet (Zaten çok büyük ölçüde bağımsız sayılırlar), Boşnaklar ve Hırvatlar ayrı bir devlet. Kim bilir; belki de Boşnaklar ile Hırvatlar da yollarını ayıracaklar. Bu ikinci seçenek de birçok alt seçeneği barındırıyor:
Ya "Önce ayrılalım, sonra AB'de birleşelim" mantığıyla hareket edecekler. (Not: Biraz tehlikeli; çünkü birleşik Bosna-Hersek'i bile AB yeni üyeler listesinin en sonuna koydu ve 2020'den önce bünyesine katmayı düşünmüyor.)
Ya da kimisi kendi ayakları üstünde duracak, kimisi ana devletle birleşecek: Bosnalı Sırplar -ki hedefleri ve hesapları bu- Sırbistan'a katılacak. Hırvatlar'ın iltihak adresi Hırvatistan olacak... Peki ya Boşnaklar? Çevreleri kuşatılmış olan onlar nereye sırtlarını dayayabilirler ki?
Sorunun tek cevabı var: Türkiye! Tıpkı, Osmanlı döneminde olduğu gibi! (Not: Neo-Osmanlıcılık, yayılmacılık gibi şeyler aklımızın ucundan bile geçmiyor; jeopolitik gerçekler ışığında fikir cimnastiği yaptık; hepsi bu...)