Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Hrant Dink davasıyla ilgili 61 sayfalık gerekçeli kararını okurken hem utandım, hem de acılarım depreşti.
Utandım; çünkü "Geliyorum" diyen suikastın ayak sesleri duyuluyor kararın her paragrafında. Acılarım depreşti; çünkü Hrant Dink'in öldürülmesine kadar giden 2005'teki "Türklüğü neşren tahkir ve tezyif etmek" davasının görüldüğü Şişli 2'nci Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki atmosferi, yargılayan heyeti, başta Kemal Kerinçsiz (Şimdi Ergenekon sanığı olarak Silivri Cezaevi'nde) olmak üzere müdahil sıfatıyla davaya katılanları çok iyi biliyorum.
Özellikle yargıçlardan birini...
Cem Uzan'ın bir haber nedeniyle SABAH'ın o dönemdeki künyesinde yer alanların tümü hakkında açtığı davaya da o yargıç bakmıştı. O dava kapsamında ben de o yargıca ifade vermiştim.
Hrant Dink davası sürerken o yargıçla tamamen rastlantı sonucu karşılaşmıştık. Yemek yiyordu. Davanın seyrini sormuştum. Ağzına attığı köfteyi çiğneyip yuttuktan sonra gülerek yanıtlamıştı: "Ya sevecek ya terk edecek!"
Bu anekdotu yargıyla ilgili bir yazımda aktarmıştım. AİHM kararı yaramı kanattığı için tekrarlamak farz oldu.
Referandum kampanyası boyunca Anayasa değişikliği paketinin özellikle "Yargı" ile ilgili düzenlemeleri epey tartışıldı. İktidar sözcüleri eleştirileri yanıtlarken hep bir noktanın altını çizdiler: "Yargıcın bağımsızlığı kadar tarafsızlığı da önemlidir."
Şişli 2'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararı, bağımsız ama tarafsız olamayan yargının en somut, en trajik örneğini oluşturuyor. Karara ilişkin ipuçlarını ideolojisini açığa vuran bir sloganla özetleyen bir yargıç için "Tarafsız" demek mümkün mü? Hrant Dink'in infaz süreci o kararla başladı. Önlenebilir ama göz ardı edilen ihmaller, kasıtlar sonucunda veya sayesinde 19 Ocak 2007'de Agos'un önünde kurşunlanmasıyla noktalandı.
İşte AİHM dün açıkladığı 61 sayfalık kararıyla o süreci uzun uzadıya yeniden hatırlattı.
Ve içim sızladı. Ve utandım, Gerçekten tarafsız tüm yargı mensuplarının da utandıklarına inanıyorum.