1915 olaylarının "Soykırım" olarak tanınmasını öngören 252 no'lu karar tasarısı Türkiye saatiyle bu gece ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde oylanıyor. Tabii son anda -hoş- bir sürpriz olmazsa...
Ankara da komitedeki havayı lehine çevirmek için tüm gücünü seferber etti. Gerekli uyarılar da yapıldı: "Tasarı Türk-Amerikan ilişkilerine ve Ermenistan'la yürütülen normalleşme sürecine zarar verir." (Dışişleri Bakanlığı) "Komite tasarıyı kabul ederse Türkiye ile ABD arasında negatif dönem başlar." (AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Kürşad Tüzmen) Hatta bu konuda şimdilik sessiz kalan Başkan Obama'ya bile gerekli mesajlar iletildi.
Gerçekten, tasarının Dış İlişkiler Komitesi'nden geçmesi bile Türkiye-ABD ilişkilerini bozar mı?
Sanmıyoruz. Çünkü tasarının yasalaşması için uzun bir süreç gerekiyor: Komiteden sonra Temsilciler Meclisi Genel Kurulu'na gelecek ve orada kabul edilecek. Daha sonra Senato Dış İlişkiler Komitesi'ne gönderilecek. Oradan da geçerse bu kez Senato Genel Kurulu'nda oylanacak... Ve nihayet onay için Başkan Obama'nın önüne gelecek.
Dört girişime ne oldu?
252 no'lu tasarı, Ermeni lobisinin ve ABD Kongresi'ndeki Ermeni-Yunan kökenli parlamenterlerin 1915 olaylarının "Soykırım" diye tanınmasını sağlamak için yaptıkları beşinci girişim oluyor.
1975 ve 1984 yıllarında verilen tasarılar Temsilciler Meclisi Genel Kurulu'ndan geçti ama Senato'ya takıldı. 2000'deki tasarı Başkan Clinton'ın çabalarıyla gündemden çıkarıldı. 2007'de Dış İlişkiler Komitesi'nden geçti, Genel Kurul'da çoğunluğun desteğini sağladı ama Başkan Bush'un uyarılarıyla tasarıdaki 20'yi aşkın imza geri çekilince oylama askıya alındı.
Bu dört örnek, beşinci girişimin de uzun sürecin herhangi bir noktasında durabileceğini veya durdurulabileceğini gösteriyor.
Bir an için tasarının onca çabaya, uyarıya rağmen hem Temsilciler Meclisi'nden, hem de Senato'dan geçtiğini, böylece yasalaştığını varsayalım. Obama önüne gelen yasayı onaylar mı, veto mu eder?
Obama'ya el vermek
Bizim tahminimiz ikinci olasılıktan yana. Ancak Beyaz Saray'ın yasayı bir kez daha görüşülmesi talebiyle Kongre'ye gönderebilmesi için bir gerekçeye, daha doğrusu bir "Başarı öyküsü" ne ihtiyacı var. Hem de şiddetle. Zira Obama ile Kongre arasındaki ilişkiler gergin. Obama bir de Ermeni tasarısı yüzünden gerilimin iyice artmasını, hatta Beyaz Saray'da geçireceği 3 yılın zehir olmasını göze alamaz.
İşte o yüzden Kongre üyelerini yatıştıracak bir başarı öyküsüne ihtiyacı var. Bu öykü ne olabilir?
Türkiye'nin stratejik önemi? Kesmez.
Batı savunma ittifakının güvenliği? Yetmez.
Ortadoğu krizlerinde (Filistin, Irak, İran, Lübnan, Suriye) Türkiye'nin kilit rolü? Türkiye, İran politikalarını değiştirmedikçe bedeli karşılamaz.
Ermenistan'la ilişkilerin normalleştirilmesi? Evet.
Evet ama orada da Ankara'nın tavrı net: "Ermenistan'la ilişkilerin normalleşmesi Karabağ sorununun çözümüne bağlı." Karabağ sorununun çözümü için bir umut ışığı olmadığına göre... Tam bir tıkanma mı? Hayır.
Pekala bir "Ara formül" ya da "Aşamalı normalleşme" mümkün.
Şöyle: Türkiye, Ermenistan'la ilişkilerinin normalleşmesini Karabağ sorununun çözümü yerine çözüm yolunda sağlanacak ilerlemeye bağlayabilir.
Örneğin 7 reyon (ilçe) Azerbaycan'a geri verilirse Ermenistan sınırını açacağını, Karabağ sorunu çözülünce de diplomatik ilişki kuracağını taahhüt edebilir. Buna ne Azerbaycan'ın itirazı olur, ne Ermenistan'ın, ne de ABD'nin...
Biz önümüzdeki günlerde, daha doğrusu 24 Nisan öncesi Ankara'dan bir sürpriz atak bekliyoruz...