İsviçre'de, başkent Bern yakınlarındaki Interlaken kasabasında Avrupa Konseyi üyesi 47 ülkenin temsilcilerinin katıldığı iki günlük bir konferans düzenlendi.
Konusu: "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) iş yükü nasıl azaltılabilir?"
Son derece yerinde bir soru. Çünkü AİHM dosyalar altında çökmek üzere. İnanılacak gibi değil; 120 bini aşkın dosya karara bağlanmayı bekliyor. Yeni dosya sayısının her yıl arttığı (2007'de 41.700 başvuru, 2008'de 49.900 başvuru, 2009'da 57.100 başvuru) göz önüne alınırsa, 2010 sonunda bu sayının kartopu gibi büyüyeceğini söylemek hiç de kehanet olmaz.
Ve de sürekli yükselen başvuru dağından geçen yıl sadece 1.625'inin sonuçlandırılabildiği düşünülürse, AİHM'nin çok yakın bir gelecekte felç olmasından korkmak da kesinlikle vehim sayılmaz.
Strasbourg'a neşter
Peki, AİHM'nin iş yükü nasıl hafifletilebilir? Cevap: Avrupa'nın bu uluslarüstü mahkemesinde radikal bir reforma giderek.
Interlaken konferansında 47 ülkenin temsilcileri (Türkiye adına Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz katıldı) işte iki gün boyunca "AİHM'de reform" u tartıştı. Ve de Rusya'nın 14'üncü Protokol'e 5.5 yıl süren engellemesine son verip imza koymasıyla reformun yolu açıldı. En azından zemini oluştu.
Haziran ayında yürürlüğe girecek 14'üncü Protokol'ün AİHM sistemine getireceği yeniliklerin başlıcaları şöyle: Mahkemeye yapılan başvuruları değerlendirmekle görevli yargıçların sayısı azaltılıyor: Basit davaların dosyaları için 3 yerine tek yargıç karar verecek, önemli davaların dosyaları için ise 7 yerine 3 yargıç.
Bizim açımızdan ilginç olan nokta şu: AİHM'de reform yapılması talebini ilk Türkiye seslendirdi. Son derece haklı ve meşru gerekçelerle:
Türkiye'nin eleştirileri
Birçok davada iç hukuk yolları tüketilmeden karar vermesi, AİHM'yi son değil birinci mahkeme konumuna indirgiyor.
Zaman aşımında verdiği çelişkili kararlarla, ülkeler arasında ayrımcılık yapıyor.
Başvuru için harç ya da masraf istenmemesi, özendirici etki yapıyor.
AİHM'nin yüksek tazminatlara hükmetmesi, davacılar için kişisel zenginleşme fırsatı, avukatlar için de ekmek kapısı olarak görülmesine yol açıyor.
Birçok ülkenin paylaştığı ve destek verdiği Türkiye'nin eleştirilerine AİHM çevreleri farklı pencereden yanıt veriyor:
"Mahkemenin daha önce hükmettiği kararlarla benzerlik taşıyan başvurular alması, kararın söz konusu devlet tarafından gerektiği gibi uygulanmadığını gösteriyor. Devletlerin AİHM kararlarını daha iyi uygulamaları gerekiyor. Bu da benzer davaların iç hukukta çözümlenmesini gerektiriyor. Böylelikle de davacının Strasbourg Mahkemesi'ne gelmesine gerek kalmaz." (AİHM Genel Sekreteri Erik Fribergh)
Kısacası AİHM, iç hukukun Strasbourg Mahkemesi içtihatlarına uyumlu hale getirilmesini öneriyor.
Yani? Üstü kapalı olarak yargı reformu tavsiye ediyor.
Strasbourg'da reform isteyen Türkiye, kendi yargı sisteminde reform yapamayacak mı?
Son olayların etkisiyle yeniden ve daha yüksek sesle önerilen yargı reformu için AİHM bir kaldıraç ya da fırsat olamaz mı? Bizce bal gibi olur.