Financial Times gazetesi, yargıda patlak verip hızla siyasal alana sıçrayan son krizin "Türkiye'yi böldüğü" tespitini yapıyor. Yüzde 100 doğru.
Türkiye 12 Eylül öncesindeki kamplaşmadan çok çekti. İşçiler, memurlar, öğretmenler, polisler, gençler, ideolojik görüşlerine göre örgütlenip siyasete gömüldüler. TÖBDER, POL-DER, POL-BİR gibi... Ancak adalet dağıtanlar bu virüsten uzak kalmayı başardılar. Yargıçlar da, savcılar da, avukatlar da...
Bugün ise ne yazık ki, yargı da siyasetin içine çekildi. Hem yargıçlar, hem savcılar, hem avukatlar...
Son krizle ilgili olarak alınan tavırlar bunu açıkça ortaya koyuyor. Gelinen noktayı somut olarak gösterebilmek için baroların yaptıkları açıklamalardan bir demet sunalım:
İzmir Barosu Başkanı Özdemir Sökmen: "Siyasi iktidar yargıyla hesaplaşmaya girdi."
Yozgat Barosu Başkanı Yusuf Başer: "Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, hukuka ve yargı bağımsızlığına darbe yaptı."
Rize Barosu Başkanı Ateş Hatinoğlu: "Artık kimsenin 'Yargıya güvenin, inanın' demeye cesareti yoktur. Yargıyı bu duruma düşüren ve sorumluluğu olan herkesi kınıyoruz."
Gümüşhane-Bayburt Bölge Baro Başkanı Ali Haydar Dereli: "Özel yetkili savcıların görevden alınmaları kamu vicdanını yaraladı ve hâkimlik-savcılık mesleğinin bağımsızlığına gölge düşürdü."
Bitlis Barosu Başkanı Mezher Yürek: "HSYK kararı yargının politize edilmeye çalışıldığını gösteriyor."
Ankara Barosu Yönetim Kurulu: "Cihaner hakkında soruşturma yapılması, ev ve işyerinin aranarak gözaltına alınması, yasaya ve hukuka aykırı olmasının yanı sıra çok açık bir yetki gaspıdır."
Erzurum Barosu Başkanı Naci Turan: "Cumhuriyet başsavcısı tutuklanınca bir kesim 'İyi ki tutuklandı' diyor. Savcıların özel yetkileri kaldırılınca bu kez öbür kesim 'İyi ki kaldırıldı' diyor. Bu tablo, hukukun üstünlüğünün kaybolduğunu gösteriyor."
Batman Barosu Başkanı Yusuf Tanrısever: "HSYK hukuku bir silah olarak kullanıyor."
Denizli Barosu Başkanı Adil Demir: "Özel yetkili mahkemelerin hâkim ve savcılarının durumlarının HSYK tarafından incelenmesi gerekir. İstanbul Başsavcısı hakkında yapılanların daha da aşırısı Erzincan Başsavcısı'na yapılamaz."
Görüldüğü gibi, baroların bir bölümü Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in ve HSYK'nın yanında yer alıyor, bir bölümü de Erzurum özel yetkili savcılarının yanında. Bazıları ise, kime hak vereceğini bilememenin şaşkınlığıyla iki gelişmeyi de eleştirerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.
Peki, tüm baroların üst organı olan Türkiye Barolar Birliği'nin tavrı ne? Cevap: Cihaner'e destek çıkıyor.
Tablonun özeti: Barolar kamplaştı. Hiç kuşkusuz, her baronun bünyesindeki avukatlar da saflara ayrıldı. Bu da en azından baroların ve avukatların ciddi bir bölümü için, üst organ Türkiye Barolar Birliği'nin temsil niteliğini yitirmesi tehlikesi doğurmasına yol açabilir.
Biz bu tablodan fena halde tedirginlik duyuyoruz. Ya siz?