Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un dün düzenlediği "İletişim Toplantısı"ndaki bazı tespitleri, kaçınılmaz olarak iç sayfalarda ve de satır aralarında kalacak.
Neden? Çünkü Poyrazköy silahları, "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeyi amaçladığı iddia olunan Ergenekon terör örgütü" (Not: Hukuki tanım böyle) soruşturmasındaki gelişmeler gibi gündemin el yakan maddeleri doğal olarak öne çıkacak.
Başbuğ'un örneğin ABD Genelkurmay Başkanı Amiral Mike Mullen ve Başkan Barack Obama'nın Ulusal Güvenlik Danışmanı emekli General James Jones ile yaptığı görüşmelerde Türkiye'den herhangi bir talepte bulunulup bulunulmadığı sorusuna verdiği yanıt da iç sayfalara sıkıştırılacak. Şöyle dedi Org. Başbuğ:
"Türkiye'de bir şey var. İlla, 'Birisi Türkiye'ye geldiği zaman Türkiye'den bir şey ister.' Niçin böyle görüyoruz? Türkiye illa bir şey istenecek bir ülke midir? Bunu silelim artık. Türkiye gerçekten büyük bir ülke. Büyüklüğümüzün biz farkında değiliz. Türkiye sadece bir şey istemek için gelinen bir ülke değil. Çeşitli konularda 'Türkiye ne düşünür, olayları nasıl değerlendiriyor, ayrıca Türkiye bu konulara ne gibi katkılarda bulunabilir...' Bunların arandığı bir ülke Türkiye."
Başbuğ'un bu sözleri bizde sivil otoritenin çeşitli tarihlerdeki çıkışlarını çağrıştırdı. Örneğin Cumhurbaşkanı Gül'ün hemen her konuşmasına sıkıştırdığı vurguları:
* "Hiçbir karşılık beklemeden aç insanlara, dünyanın en zor şartlarında yaşayan insanlara yardım yapan bir ülkeyiz. Bunu ancak büyük ülkeler yapabilir."
* "Türkiye büyük bir ülke. Türkiye'nin büyüklüğünü herkesin bilmesi, tanıması gerekir."
Özgüvene sahip olmak
Başbakan Erdoğan'dan da aynı konuda birkaç örnek hatırlatalım:
* "Türkiye'nin sorunlarının pek çoğu özgüven eksikliğinden kaynaklanıyordu. Türkiye iç ve dış sorunlarını çözmede artık o psikolojik etkiyi aştı."
* "Tüm dünya bilmelidir ki, Türkiye sıradan bir ülke değildir. Türkiye özgüveni yüksek, saygınlığı yüksek bir ülkedir."
* "Türkiye, 'Başkaları ne der' diye düşünen değil, 'Türkiye ne der' sorusunu tüm dünyanın zihninde var eden bir ülkedir."
* "Türkiye büyük bir ülkedir, güçlü bir ülkedir. Muhteşem bir mazisi, muhteşem bir birikimi ve iyi bir kültürel donanımı vardır."
Ve dört gün önceki konuşması:
* "Özgüven bu ülkenin, bu milletin en önemli meselesidir. Özgüveni yaralı toplumlar tarihin akışına tabi olurlar ve tarihi roller alamazlar. İster harici nedenler olsun, ister kendi kendine yaptığı kötülükler yüzünden olsun, özgüveni yaralanmış olan toplumlar içlerine kapanırlar. Oysa özgüven, özümüze güvenmemizdir. Yüreğimize, kalbimize, insanımıza, yönetme kabiliyetimize güvenmemizdir."
Ve AK Parti'nin son yerel seçimlerdeki sloganı: "Sen Türkiye'sin, büyük düşün."
Org. Başbuğ'un "Türkiye gerçekten büyük bir ülke. Türkiye sadece bir şey istemek için gelinen bir ülke değil. 'Türkiye ne düşünür, olayları nasıl değerlendiriyor, ayrıca Türkiye bu konulara ne gibi katkılarda bulunabilir...' Bunların arandığı bir ülke Türkiye" saptamasını işte bu zeminde değerlendirmek ve yerli yerine oturtmak gerekiyor.
Türkiye-Suriye ortak tatbikatına İsrail'in tepkisiyle ilgili soruya verdiği yanıtı da: "Bizi ilgilendirmez!"
Alt alta sıraladığımız tüm bu örneklerin tek anlam taşıyor: Devletin zirvesinde "Vizyon birliği" var. Çankaya, Hükümet ve Genelkurmay, tüm platformlarda, tüm yabancı muhataplarına karşı Türkiye'nin gücünü hissettiriyorlar.
Zaten önce bölgesel, sonra da küresel oyuncu olmak hedefine giden yol da büyük düşünmekten, gücünü bilmekten ve kabul ettirmekten geçiyor.