Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir hakkında verdiği gıyabi tutuklama kararına, şimdiye kadar sadece iki ülkeden destek geldi: ABD ve Fransa.
Üstelik Fransa'nın desteği de açık değil. Yarım ağızla. Çünkü Beşir'le görüşen son Batı lideri Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy oldu. Geçen Kasım'da Katar'ın başkenti Doha'da. Ayrıca, Beşir'e "Pazarlık" öneren son Batı lideri de Sarkozy oldu. Geçen Eylül'de Afrika işleri danışmanı Bruno Joubert'i Hartum'a göndererek.
Bu 2, hatta 1.5 destek dışında, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kararı genel bir kaygıyla demesek bile sıkıntıyla karşılandı. Afrika devletleri tek ses olarak eleştirdiler. Arap Birliği ülkeleri karara açıkça karşı çıktılar. İslam Konferansı Örgütü kararın Darfur sorununa barışçı çözüm arayışlarına ciddi zarar verebileceği uyarısında bulundu.
Kimse tutuklayamaz
Daha ileri gidenler de oldu. Örneğin, Çin gibi. Pekin yönetimi BM Güvenlik Konseyi'ne Beşir hakkındaki süreci askıya alması çağrısı yaptı. Aynı şekilde, Güvenlik Konseyi'nin "Veto" yetkisine sahip bir başka ülkesi, Rusya da kararın çözümden çok sorun yaratacağını belirtti.
Şimdi cevap aranan en önemli soru şu: Beşir bir gün Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taraf ülkelerden birini ziyaret etmeye kalktığında, tutuklanma tehlikesiyle karşılaşabilir mi? Başta Avrupalılar olmak üzere pek çok ülkenin hukukçuları ve diplomatları "Hayır, tutuklanamaz" görüşünde birleşiyorlar. Gerekçeleri: BM Güvenlik Konseyi'nin Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısına Darfur'daki olayları soruşturması talimatı veren kararının girişinde, "Diplomatik dokunulmazlık konusunda mahkemenin statüsü uluslararası yükümlülüklerle ters düşemez" uyarısının yer alması. Ayrıca, birçok uluslararası sözleşmede devlet başkanlarının dokunulmazlığının özel hükümlerle güvenceye alındığı da vurgulanıyor.
Bütün bunların anlamı? Hem uluslararası sözleşmelerin sağladığı dokunulmazlık zırhı sayesinde, hem de devletlerin "Yüksek çıkarları"nı her şeyin önünde ve üstünde tutmaları nedeniyle Ömer El Beşir, Batı ülkelerini gönül rahatlığıyla ziyaret edebilir.
16. maddeyi işletmek
Bu da Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin tutuklama kararının kâğıt üstünde kalması sonucunu getiriyor. Ama ölü bir belgenin, ne yazık ki, uluslararası hukuka da ölümcül bir darbe indirmesi olasılığı bulunuyor.
O nedenle en mantıklı ve gerçekçi çözüm Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin ana statüsünü oluşturan Roma Sözleşmesi'nin 16'ncı maddesinde öngörülen, "Mahkemenin işlemleri Güvenlik Konseyi kararıyla bir yıllığına askıya alınabilir" hükmünü işletmek olarak görülüyor. Ya da görülmeli.
Sanırız, Güvenlik Konseyi üyesi olarak Türkiye de çabalarını bu formülün benimsenmesini ve hayata geçirilmesini sağlamakta yoğunlaştıracak. Çünkü tutuklama kararının 12 ay askıya alınması (Not: Güvenlik Konseyi kararıyla uzatılabiliyor) dostane çözüm bulunması için diplomatlara gerekli zemini ve zamanı verebilecek.