Hayır, kaçan balık her zaman büyük olmaz. Hele o balığı yakalayanın boğazına takılan kılçıklarla cebelleştiğini görünce, şükretmeniz bile gerekebilir.
Paris, 2012 Olimpiyat Oyunları'nı kıl payı yitirince Fransızlar kahrolmuştu. Buna karşılık İngilizler, Londra'nın kazanmasını Trafalgar Meydanı'nda şenliklerle kutlamışlardı.
Ama şimdi Fransızlar "İyi ki kaybetmişiz" diye seviniyor, İngilizler ise "Keşke kaybetseydik" diye hayıflanıyorlar. Çünkü "Yüzyılın krizi"nin ağır bedeline bir de Olimpiyatlar'ın faturası eklendi. Hem de gün geçtikçe kabaran bir fatura: Başlangıçta 3.4 milyar sterlinlik yatırımla bu işin altından kalkılacağı hesaplanmıştı. Bugün varılan rakam 9.3 milyar sterlin.
Türkiye'nin başta epey üzüldüğü ama şimdi, dosta-düşmana belli etmeden, içten içe "Oh" çektiği bir balık hikâyesi var.
Otomotiv, izliyorsunuz, finansal krizin reel ekonomide ilk etkilediği sektör oldu. "ABD'nin üç devi" denilen General Motors, Ford ve Chrysler "İmdat" çığlıkları atarak devlete avuç açtı. 25 milyar dolarlık destek istiyorlar. Hele General Motors iflasın eşiğinde. O uçuruma yuvarlanırsa diğer ikisini de peşinden sürükleyecek. Zira, General Motors'un batması, "Üç dev" için de parça üreten oto yan sanayiini çökertecek, o çöküş Ford ve Chrysler'in de iflasına yol açacak. Böyle bir felaketin faturası rakamlara sığacak gibi değil: sadece ilk yıl 3 milyon kişi işsiz kalacak, ABD'nin gayrisafi milli hasılasının en az yüzde 4'ü yok olacak.
Avrupa'daki otomotiv üreticilerinin durumu da facia. Almanya'da Opel hükümetten acil kredi talebinde bulundu. Aslında Opel'in sıkıntısı büyük ölçüde ana şirketi General Motors'daki krizden kaynaklanıyor. Ama sonuçta parlak ve değerli bir Alman markası. O nedenle çökmesine göz yumulacak gibi değil. Hükümet bir yandan "Teşvik" olarak 2009'un ilk yarısında trafiğe tescil edilecek araçları taşıt vergisinden muaf tutmaya karar verirken, bir yandan da Avrupa Yatırım Bankası'na Avrupalı tüm otomotiv üreticileri için 40 milyar avroluk destek paketi hazırlaması çağrısı yaptı.
Ama beklentilerin hayata geçirilmesi uzadıkça, güç de, kaynak da tükeniyor. Ara çözüm olarak kadrolar tırpanlanıyor, vardiya sayısı azaltılıyor, üretime sık sık mola veriliyor. Çünkü satışlar düşüyor, stoklar dağlar gibi yığılıyor.
Çek Cumhuriyeti'ndeki fabrika
İşte böyle bir ortamda Uzakdoğulu bir otomotiv devi Çek Cumhuriyeti'nde kurduğu fabrikada 10 gün önce üretime başladı.
Aslında o grup önce Türkiye'ye başvurdu. Ancak Çin'e çağ atlatan Deng Şiao-Ping'in "Kedinin ak veya kara olması değil, fare yakalaması önemlidir" deyişini şiar edinmesine, "Paranın dini, milleti, ırkı olmaz. Sermayede yerliyabancı ayırımı yapmayız" politikası izlemesine rağmen, hükümet bu girişimi sonuçlandırmakta istekli davranmadı. Neden? Çünkü yatırımcı uzun bir "Teşvik" listesi uzattı: "Fabrika arazisini devlet bedelsiz sağlasın. İşçilerin konutlarını devlet yapsın. Kullanacağım suyun faturası 20 yıl boyunca devlet ödesin!"
Sektörde haksız rekabete yol açacak bu talepler "Aşırı" bulununca, Uzakdoğu otomotiv grubu da 1.1 milyar avroluk yatırımını koşullarını kabul eden Çek Cumhuriyeti'ne kaydırdı.
İşte geçen hafta o fabrika açıldı. Ama törene katılan herkesin yüzünden düşen bin parçaydı. Evet, fabrika açılmıştı açılmasına ama öngörülen siparişin yarısına bile ulaşılamamıştı. Zaten Çek Sanayi Bakanı Martin Riman konuşmasında açık açık söyledi: "Bu dönemde otomobil üretmeye kalkmak, pek akıl kârı değil!"
Avrupa otomotiv çevrelerine göre, Çek Cumhuriyeti'ndeki fabrika uzunca bir süre "Rantabl" çalışamayacak, bu da onu kaçınılmaz olarak üretime ara vermek, işçileri izne göndermek, hatta kadroyu daraltmak zorunda bırakacak.
Düşünebiliyor musunuz; Renault'nun Avrupa'daki tüm fabrikalarıyla birlikte Bursa'daki tesislerinde de üretimini yüzde 25 kısmaya karar verdiği, Rahmi Koç'un dün açıkladığı gibi "Fiat'ın Tofaş'a 5 bin araba siparişini iptal ettiği ve bunun devamının gelmesinin beklendiği" dönemde, açılır açılmaz kriz girdabına sürüklenen bir tesisin sosyal sorunları eklenecekti.
Başta dediğimiz gibi; üzülmeyin, kaçan balık her zaman büyük olmaz!