1990'ların başında "Realite"nin tanınmasından bu yana Türkiye'de "Kürt sorunu" tartışılıyor.
"Kürt sorunu ile PKK terörünün birbirinden ayrılması gerektiği" belirtiliyor. (Doğru)
"Kürt sorununun çözümüyle PKK terörünün biteceği" savunuluyor. (Acaba doğru mu?)
Aktütün saldırısının artçı şoklarının da etkisiyle sorunun kapağı bir kez daha açıldı. MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, NTV'deki bir programda "PKK terörünün ancak Kürt sorununun çözülmesiyle mümkün olabileceğini" savundu. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ise Kürt sorununun İspanya'daki Bask modeliyle çözümlenebileceğini söyledi.
Gerçekten Kürt sorunu çözülürse PKK terörü biter mi? Bask örneğinden esinlenecek bir formül, sorunu -şiddet dahil- kökünden çözer mi?
Bu görüş ve inançta olanların önce bir gerçekle yüzleşmeleri gerekiyor: İspanya'da 1978'de hazırlanan anayasayla Bask bölgesine geniş özerklik tanındı. Hemen ardından ulusal barış adına genel af ilan edilip ETA yönetim kadroları serbest bırakıldı. Ama ETA terörü bitmedi, bitmiyor. Daha birkaç gün önce yine bir dizi bombalı saldırı yaptılar. Siyasal, ekonomik ve kültürel özerklik, ayrılıkçı terör örgütlerine karşı panzehirse, ETA neden hâlâ varlığını sürdürebiliyor?
Verilecek cevabı az-çok kestirebiliyoruz: "Efendim ETA geniş özerklikle yetinmiyor, Bask'ın tam bağımsızlığını istiyor, o nedenle 'Silahlı mücadelesi'ni, 'Savaşı'nı sürdürüyor."
Peki. Bir an Kürt sorununun da İspanya örneğiyle çözümlendiğini, Güneydoğu'ya Bask modeli özerklik verildiğini varsayalım. PKK'nın bunu yeterli bulacağı ne malum?
Yine cevabı tahmin ediyoruz: "Öcalan geliştirdiği demokratik konfederalizm modeliyle ayrılık yolunu kapattı. Bu model Kürt kimliğinin anayasal güvenceyle kabulünü, anadilde eğitim hakkı tanınmasını, Kürt kültürünün gelişmesi için devlet desteği sağlanmasını, düşüncü, örgütlenme ve serbestçe siyaset yapma önündeki yasal engellerin kaldırılmasını, Kürt kimliğiyle siyaset yapılabilmesinin önünün açılmasını ve bir de sorunlarının "Bazıları"nı kendisinin çözebileceği bölgesel meclisin kurulmasını öngörüyor." Hepsi bu... (Tabii bir de genel af var!)
PKK, Türkiye'nin sorunu mu?
O da kabul. Peki o zaman DTP'nin ılımlılarından Aysel Tuğluk'un "Kürtler ayrılmayı tartışabilir" çıkışı, en aşırılardan Leyla Zana'nın ise üniter devletin reddi anlamına gelen "Kürdistan eyaleti kurulsun" önerisi ne demek oluyor? Ya bu görüşler ağır basar da PKK, "İkinci aşama" diyeceği bağımsızlık hedefiyle silahlı mücadeleyi sürdürürse ve bunu özerklik tanınmış bir bölgede daha kolay ve daha kapsamlı yürütme imkanı bulursa ne olacak?
Ah, tabii İspanya bağlamında farklı bir yanıt verilmesi olasılığı da var: "Efendim ETA sadece İspanya'daki Bask bölgesinin değil, Fransa sınırları içinde kalan Bask bölgesinin bağımsızlığı ve daha sonra iki bölgenin bağımsız tek devlet olarak birleşmesi için de mücadele ediyor..."
Ya PKK? İlgi ve faaliyet alanı Türkiye'deki Kürtler'le mi sınırlı? Öyleyse PJAK, PYP, PÇDK ne demek oluyor?
Biri PKK'nın İran kolu, diğeri Suriye, sonuncusu ise Irak. Hepsi de PKK'nın Kandil'deki ana karargahında faaliyet gösteriyorlar. Hepsi de Öcalan'ı lider ("Önder" diyorlar) kabul ediyorlar. Hepsinin militanları bir havuzda toplandı. Bir gün Türkiye'ye gönderiliyorlar, bir gün İran'a, bir başka gün Suriye'ye...
Kürt sorunu ile PKK terörünü birbirinden ayırmak gerekir; kabul.
Kürt sorununun demokratik ve barışçı yollardan ve diyalogla çözümlenmesi gerekir; o da kabul.
Ama "Kürt sorunu çözülünce PKK terörü de biter" görüşü, inancı veya iddiasına hayır.
Kürt sorunu çözülünce PKK ne biter, ne dağılır. Türkiye'de saldırılarına son verdiğini varsaysak bile Suriye'de, Irak'ta, İran'da devam eder ve komşularımızla ilişkilerde başımızı ağrıtan, ağrıtacak bir faktör olarak kalır.
Çünkü PKK sadece Türkiye'nin değil, dört ülkenin, hatta tüm Ortadoğu'nun sorunu. Dahası PKK, dış güçlerin bölgeyi istikrarsızlaştırmak için kullandıkları bir taşeron. Dolayısıyla PKK uluslararası bir sorun.
O yüzden Türkiye'de Kürt sorunu bitse bile PKK bitmez. Böyle biline.