Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Işık sönerse

Bugünlerde Avrupa basınında Türkiye' yle ilgili haberleri, yorumları ama özellikle de bu haber ve yorumlara okurların tepkilerini okurken yüreğimiz daralıyor.
Malum; gazetelerin internet siteleri "İnteraktif", yani bir haber veya yorum için okur anında tepkisini, görüşünü iletebiliyor. Ve tepkiler yazıya ya da yoruma iliştiriliyor.
Yine malum; şu sıralar Avrupa basınında Türkiye'deki türban tartışmalarıyla ilgili yayınların haddi hesabı yok. Tabii okur tepkilerinin de. Bu, sıradan Avrupalı yurttaşların Türkiye'deki gelişmeler konusunda ne düşündüklerine ilişkin çok ciddi ipuçları verdiği için biz görüşleri çok önemsiyoruz.
Ne yazık ki, sıradan Avrupalılar' ın değerlendirmeleri olumsuz ve karamsar. En azından açıcı değil. Çoğu "Türkiye nereye gidiyor?" diyor, Türkiye' nin olası AB üyeliğine çok daha kuşkucu yaklaşıyor, hatta "Bu Türkiye' yi mi aramıza alacağız" diye soranlar da bir hayli çok.
Alın size yalnızca "Le Monde" gazetesinde iki habere (Meclis AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış'ın "AK Parti ile ordu arasındaki ilişkiler düzeliyor" demeci ile Ankara'daki Anıtkabir eylemi), gazete okurlarının gönderdiği onlarca tepkiden birkaçı:
"Atatürk, dinin devlet yönetimindeki etkisinin Osmanlı'yı Avrupa'nın hasta adamı yaptığını bildiği için laikliği getirmişti. Şimdi hasta adam geri mi dönüyor?"
"Dün akşam 1960'larda İstanbul'da çevrilmiş bir filmi izledik. İskelelerde, rıhtımlarda, sokaklarda bir tek türbanlı kadın yoktu. Türkiye 40 yılda ne hale geldi."
"Üniversitelerde türban özgürlüğünü AB'ye üyelik yolunda zorunlu bir reform olarak göstermek, Avrupalılar'ın üstünden Türkler'e bedel ödetmeye kalkmaktan başka bir şey değil."
"Atatürk'ün mirasının içi boşaltılıyor. AB ise bu gelişmeyi görmemek için yüzünü peçeyle örtüyor."
"AB hemen Türkiye'yle üyelik müzakerelerini askıya almalı."

Babacan ve Barroso
Daha bazı yayın organlarının okurları için düzenledikleri "Chat"ler var. "Le Courrier International", Türkiye uzmanı Pierre Vanrie' nin okur sorularına cevaplarını "Türkiye' nin Avrupa rüyası bitti mi?" başlığıyla manşetten verdi. )
İşte bu genel karamsarlık ortamında sevgili Mehmet Ali Birand, Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan'la AB üstüne bir mülakat yaptı. "Kriter" dergisinin bugün piyasaya verilen sayısında yayınlanan söyleşide Babacan, tıpkı Cumhurbaşkanı Gül gibi, 2008' in "AB yılı" olacağını söylüyor, "Bambaşka bir yıl olacak, şaşıracaksınız" diyor.
İnanmak istiyoruz, böyle bir güvenceye gerçekten çok ihtiyacımız var. Ama bir yandan da kuşku kunduzları içimizi kemiriyor. Zira kuşkulanmak için hükümetin "Bugünyarın geliyor", "Teklif hazır", "Meclis'e sunmak üzereyiz" diye haftalardır, aylardır oyaladığı Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesindeki değişiklikten tutun, diplomaside Ortadoğu ve İslam dünyasıyla ilişkilerin AB'nin önüne geçmesine kadar (Son dönemdeki resmi ziyaretlerin ve temasların dökümünü yapın, bakın nasıl bir tabloyla karşılaşacaksınız) bir yığın meşru gerekçe sayabiliriz.
Ayrıca böyle bir güvenceye AK Parti iktidarının bizden, yani sokaktaki vatandaştan daha çok ihtiyacı var: Sağladığı "toplumsal uzlaşma"yı ya da "Konsensüs"ü sadece AB hedefiyle koruyabilir.
Türban tartışmalarının unutturduğu veya gizlediği, hükümetin de görmezlikten geldiği kötü bir gelişmeyi Brüksel'deki meslektaşımız Zeynel Lüle hatırlattı: "AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, daha önce kararlaştırılmış olan ve 31 Ocak' ta başlaması gereken resmi ziyaretini belirsiz bir tarihe erteledi."
Neden? Barroso gelip de kiminle neyi görüşecek? Çünkü hükümetin de, medyanın da, kamuoyunun da gündeminde artık AB yok. Asıl facia; AB'nin gündeminde de Türkiye pek yok!
AB süreci Türkiye için, sadece "Medeniyet projesi" değil, ayrıca, hatta daha da önemli olarak, geleceğini aydınlatan projektör işlevini görüyor. O ışık sönerse, zifiri karanlıkta nerelere sürükleneceğimizi, hangi duvarlara çarpacağımızı kimse bilemez. O hayati amaca hepimiz dört elle sarılmak zorundayız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA