Elektronik posta kutumuza ulaşan tüm mesajları mutlaka okur, gerekenlerine cevap gönderir, sonra da sileriz.
Ama birkaç gün önce gelen bir mesaj var ki, ne yanıtlayabiliyor, ne de silebiliyoruz. Çünkü bir annenin çığlığı o. İmdat çığlığı.
Anne Batı illerinden birinde yaşıyor ama Güneydoğulu. Yine bir Güneydoğulu ile evlenmiş, 4 çocuğu olmuş. Çocukların en büyüğü kız ve 17 yaşında. Bundan sonrasını annenin ağzından aktaralım:
"Bir süre önce kayınım kapımıza dayandı. 'Kızını almaya geldim' dedi, 'Dağa göndereceğim' Direndim, reddettim. Eşim ise başını eğip suskun kaldı. Birkaç gün geçti, kayınım yeniden geldi. Kızımı kesinlikle dağa gönderecekmiş. Nedenini şöyle anlattı: 'Soyadımızı mutlaka dağda yaşatacağız. Çevremizdeki herkesin dağda bir çocuğu var. Bizim de olacak. Ve sakın kimseye bir şey söylemeyeceksin. Ağzını açtığını duyarsam, PKK'yı peşine takarım.' Kocam yine suskun kalınca evi terk ettim. Ama çocuklarım için çok korkuyorum. Kızımın bugünyarın zorla dağa gönderileceğini düşündükçe, uykularım kaçıyor. 70 milyona haykırmak istiyorum; elimkolum bağlı, lütfen bana yardım edin. Hiç değilse Güneydoğulu gençlerin artık gözlerinin açılması için yardım edin."
Genç yaşta ölmek
Yüreğimiz burkuldu. Dağa gönderilen o gençlerin korkularını, hayallerini az-çok bildiğimiz için. Terör örgütünün internet sitelerinden birinde bazen yarım yamalak, bazen sözcüklerin arkasına sığınarak anlatmaya çalışıyorlar.
Site 4 dille hazırlanmış ama o gençlerin "Günlükleri" yalnızca Türkçe bölümde yer alıyor. Çünkü o gençler sadece Türkçe düşünüyor, Türkçe konuşup yazıyor, yüreklerini Türkçe dinliyor, Türkçe ağlıyorlar.
İşte birinin duyguları: "Kimi servet bırakır ardında, kimi yat-kat, kimi şan-şöhret. Kimi cesaretini ve korkularını bırakır. Kimisi sevgisini, umutlarını, yarınlarını ve bir de bunların tamamlayıcısı olan yarım gülüşünü bırakır. Bu şekilde çekip gider herkes haberli ya da habersiz. Ben de bir gün çekip gideceğim. Ama galiba umutları düşlerinde kalmış bir genç olarak. "
Bir başkası: "En çok memlekete dönme hayalleri kurardın. Bize çocukluk anılarını anlatır, esprili üslubunla babanla yaşadıklarının taklidini yapardın. Sonra 'Acaba yaşlanınca nasıl biri olurum' dediğinde, biz de gülerek rahmetli dedenin fotoğrafına bakıp,'Merak etme. Kesin dedene benzersin' derdik. Yaşama ne büyük hayallerle, ne güçlü umutlarla bakardın..." (Dağda çığ düşmesi sonucu ölen bir militanın ardından arkadaşlarının duyguları)
Dağdan indirmeliyiz
Alın bir örnek daha: "Bu sabah daha önce görmediğim bir vadide kızgın güneş altında yürürken, az ileride, akarsuların birleştiği yerde bir gözyaşı fırtınasına tutulacağımı ve bu yazının başına oturmadan az önce ağabeyinin vuruluşuna ağlayan ve ağabeyi gibi dağda olan bir kız kardeşin yanı başında gözyaşlarımı tutamayacağımı kim bilebilirdi?"
Bu satırları okuyan hangi ananın yüreği dağlanmaz? Hangi baba "Erkek adam ağlamaz" zırhı ardına gizlenebilir?
Bir günlüğe "Her birimizin bir yıldızı var. Her birimiz gökyüzünde kendine bir yıldız seçti" notu düşülmüş. Evladının dağa çıkarılmasına seyirci kalan hangi anne-babanın gece başını gökyüzüne kaldırıp bir yıldızın daha kaydığını görünce içinde bir şeyler kopmaz?
Ah, unutmadan: Yukarıda aktardığımız annenin imdat çığlığında ilginç bir ayrıntı yer alıyor:
"Kayınım 'Nasıl her milletvekilinin dağda bir değil birkaç yakını varsa, bizim de olacak' diyor."
Anladınız herhalde; dağa götürülmek istenen genç kızın yakını Meclis'te! Hem de çok yakını! Hangi partiden olduğunu belirtmeye gerek var mı?