Belki garip karşılanacak ama, bize göre Kürt sorununu PKK'dan, terörden ayırmak ve masaya getirmek için koşullar hiçbir zaman bu kadar elverişli olmadı:
- ABD ilk kez olarak açıkça PKK'yı "Düşman" ilan etti. AB epeydir ilk kez olarak Türkiye'nin terörle mücadelesine güçlü bir destek verdi.
- Kuzey Irak'taki oluşum, PKK'nın kendi varlığı ve geleceği için bir numaralı "Tehdit" olduğunu görmeye ve tecrit etmeye başladı.
- PKK'nın taban desteği hızla eriyor. Nereden mi biliyoruz; "İçerden" birinin, Osman Öcalan'ın gözlemlerinden. İşte bir Kürt internet sitesinde yayınlanan son iki yazısından birkaç cümle:
"9 yıla yaklaşan İmralı sürecinde Abdullah Öcalan'a destek azaldı. Dış destek en alt düzeye inerken, iç destek te de ciddi bir zayıflama sözkonusu."
"PKK hiçbir zaman çözümleyici olmadı. Sivil siyasette iyi niyetli çabalar daha çıkış anında başarısızlığa mahkûm edildi. En son DTP yönetiminde yapılan değişiklik bunun çarpıcı bir örneği. Kısmen kabul gören yönetimin yerine militan yapılar getirilerek siyasal başarısızlığa yelken açıldı. Örgüt artık her alanda tecrit sürecine girdi. "
CHP'nin dört raporu var
Böylesine uygun bir konjonktürde, CHP'nin 8 yıl önce hazırladığı "Doğu ve Güneydoğu Raporu"nu güncelleştirmeye karar vermesini son derece önemli buluyoruz. Zira, Cumhuriyet'i kuran parti olan CHP'nin desteği sağlanmadıkça, Güneydoğu veya Kürt sorununun çözülemeyeceğini düşünüyoruz
CHP'nin aslında Kürt sorunuyla ilgili 4 raporu bulunuyor. İlki 1989'da Deniz Baykal'ın Genel Sekreterliği'ni üstlendiği SHP tarafından hazırlandı. "Doğu ve Güneydoğu Raporu" adını taşıyan bu çalışma 1999'da CHP tarafından güncelleştirildi. Üçüncü belge yine 1999'da "Demokratikleşme ve İnsan Hakları" adıyla yayınlandı. Ve nihayet o da 2001'de "Demokratikleşme Raporu" ile o da bir bütünlüğe kavuşturuldu.
CHP'nin tüm bu raporları bugün bile güncelliğini koruyan saptamalar, açılımlar ve öneriler içeriyor.
Buyurun size bir tespit: "Terör sorununa karşı yeni güvenlik politikalarının, Kürt sorununa yönelik olarak da demokratikleşme ve bölgesel sosyo-ekonomik kalkınma politikalarının kararlılıkla uygulamaya konulması, ülkede sorunların kalıcı olarak aşılmasının ve iç barışın kökleştirilmesinin tek çıkış yoludur. Sorunun çözümü için, adeta taşeron kullanırcasına güvenlik güçlerine havale edilmesi çıkış yolu değildir. Terör ve her türlü şiddetin önü kesinlikle alınmalıdır. Ancak, çözümün sorumlusu güvenlik güçleri değil, siyasetçilerdir. " (Doğu ve Güneydoğu Raporu)
Kaybedilen yıllara yazık
Alın size CHP'nin o dönemdeki cesur açılımı: "İster güvenlik güçlerimiz ve askerlerimiz olsun, ister ona silah doğrultan kandırılmış gençler olsun, hepsi bizim çocuklarımızdır." (Demokratikleşme ve İnsan Hakları Raporu)
Ve işte size CHP'den somut öneriler: "Anadil(ler) kültür alanının olgusudur. Resmi dil ise, kamu alanının ve siyasal birliğin aracıdır. Türkiye'nin resmi dili, ortak dilimiz Türkçe'dir. Ancak ülkemizde anadili Türkçe'den farklı olan milyonlarca yurttaşımız da bulunmaktadır. Bu anlayışla, Kürt kökenli yurttaşlarımız da dahil, her etnik kökenden, her alt kimlik kültürlerden olan yurttaşlarımıza isterlerse;
Ortak resmi Cumhuriyet dilimiz olan Türkçe'nin ekinde kendi ana dil, kültür ve folklorlarını daha iyi öğrenme, koruma ve geliştirme olanakları,
Kendi alt kimlik kültür, dil ve folklorlarını koruma, geliştirebilme ve açıklayabilmede özgür olmaları,
İsteyenlerin kendi ana dillerinde, Milli Eğitim Bakanlığı kuralları içinde, özel eğitim görebilmeleri,
Üniversitelerde ilgili araştırma enstitüleri kurulabilmesi,
Her türlü özel iletişim, yazılı basın, yayın ve medyadan bu amaçla ve bu çerçevede yararlanabilmeleri sağlanmalı; bu konulardaki tüm yasak ve fiili engeller kaldırılmalıdır." (Demokratikleşme Raporu)
CHP'nin önerilerinde "Köy koruculuğunun tasfiye edilmesi" (Demokratikleşme ve İnsan Hakları Raporu), "Katılımcı yerinden yönetim ve çoğulcu yerel demokrasi yapılanmasının ertelenmeden gerçekleştirilmesi" (Doğu ve Güneydoğu Raporu) bile yer alıyor.
CHP'nin Güneydoğu'da yeniden açılıma hazırlanmasını ve sözünü ettiğimiz hepsi de birbirinden önemli raporlarını güncelleştirmesini alkışlıyoruz. Çünkü;
"Terör ve Kürt sorununun çözümünün ve iç barışın sağlanmasının temel çıkış noktası, kararlı bir siyasi iradenin varlığı ve duyarlı bir kamuoyunun oluşumudur. Siyasi partiler ve parlamento temelinde 'Ortak siyasi irade', Türkiye genelinde 'Yaygın kamuoyu desteği' sağlanmadan krize kalıcı ve sağlıklı çözüm oluşturulamaz. Bu sürecin anahtarı siyasettir; sorumlusu ise siyasi iktidarlar ve her kesimden siyasetçilerdir. " (Demokratikleşme ve İnsan Hakları Raporu)