Hatırlar mısınız; ABD, 20 Mart 2003'te Irak savaşını başlatmadan önce aylar boyunca Saddam Hüseyin'e çoluğuyla-çocuğuyla istediği ülkeye sürgüne gitmesini önermişti.
Dahası, "Dokunulmazlık" vaat etmişti. Hiçbir şekilde yargılanmayacak, 24 yıllık yönetiminin ya da diktatörlüğünün defteri kapatılacaktı.
Yine hatırlar mısınız; Saddam öneriye şu cevabı vermişti: "Ulusuma borçlu olduğum onurumu korumak için Irak'ta öleceğim."
İşte onu dünyadan aşağılayarak uğurlamak için Şiiler'den seçilmiş cellatlarının "Korkuyor musunuz" sorusuna yanıtı, sözünü tutmuş olmanın gururunu ve meydan okumasını yansıtıyordu: "Hayır, bu yolu ben seçtim."
Saddam ile cellatları arasında ölümün kıyısındaki diyalogda bizi en hüzünlendiren "Irak'ı mahvettin" suçlamasına cevabı oldu: "Hayır, mahvetmedim, zengin ve güçlü bir ülke yaptım."
Hüzünlendik, çünkü bir bugünkü Irak'a baktık, bir de 25 yıl önceki Irak'a. UNESCO'nun (Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü) bir bugünkü Irak'la ilgiliağıttan farksız- raporlarını okuduk, bir de 25 yıl önceki raporlarını.
1973'te Saddam cehaletin kökünü kazımak için ülke çapında iddialı bir kampanya başlattı. Irak'ta okuma-yazma bilmeyen kalmayacaktı. Temel eğitimi ücretsiz, zorunlu ve laik yaptı. Ve de karma; kızlar-erkekler bir arada okuyacaklardı. 18 ay sonra öğretmen sayısı 72 bini geçti, okula giden kız çocukları üçe katlandı.
Saddam'ın eğitim seferberliğinin sonuçları öylesine göz kamaştırıcı oldu ki, UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu) 1982'de Irak'ın cehaleti yendiğini, okullaşma oranının Ortadoğu'da eşi olmayan bir düzeye çıktığını açıkladı ve özellikle kızların eğitimine verdiği önem nedeniyle ödüllendirdi. O tarihte okuma çağındaki kızların yüzde 95'i okula gidiyordu. UNESCO çok sonra bir raporunda şöyle diyecekti:
"1991'den (Birinci Körfez Savaşı'ndan) önce Irak'taki eğitim düzeyinin bölgede eşi yoktu. Temel eğitimde okullaşma oranı yüzde 100'e varmıştı. Yüksek öğrenim özellikle bilim ve teknoloji dallarında son derece kaliteliydi ve öğretim kadrosu çok donanımlıydı."
Cellat mı haklı, Saddam mı?
Saddam eğitimi cinsiyet eşitliğini sağlamanın da en önemli aracı görüyordu. O nedenle sadece okulları değil, kitapları ve öğrenci servislerini de ücretsiz yaptı, her eğitim yılı sonunda başarılı öğrencileri ödüllendirdi.
Şimdi UNESCO, can güvenliği yokluğu, eğitim sisteminin çökmesi ve yoksulluk nedeniyle Irak'ta temel eğitim yaşındaki çocukların yüzde 61'inin okula gidemediğini belirtiyor. Yani cahil bir kuşak yetişiyor.
Sadece eğitime değil, sağlığa da çok önem verdi, hastaneleri ücretsiz yaptı. O dönemin BM raporlarında sürekli Irak'taki sağlık hizmetlerinin Arap dünyasında açık ara birinci olduğu vurgulandı.
Ve elbette Irak'ı hızla sanayileştirdi, otoyollarla donattı, "Enerji devrimi" adını verdiği programla sadece tüm kentlere değil, en ücra yerlerdekilere kadar tüm köylere de elektrik götürdü. Elektriğin nimetlerinden yararlanmaları için halka bedava buzdolabı ve televizyon dağıttı.
Oysa bugün başkent Bağdat'ta bile günde en fazla 5 saat elektrik verilebiliyor.
İdam sehpasındaki diyalogda "Irak'ı mahvettin" diyen cellat da haklı, "Hayır, Irak'ı güçlü ve zengin bir ülke yaptım" diyen Saddam da. Biri 1991 sonrasının Irak'ını kastediyor, öbürü 1970-1980'lerin Irak'ını.
Ama o büyük sapmanın tek sorumlusu Saddam mı? Sebep olanları insanlığın vicdanına havale etmekten başka elimizden ne gelir ki?