AK Parti "Üzüm üzüme baka baka kararır" sürecini tamamladı. Hayırlı olsun...
"Diğer partilere benzemeyeceğiz" iddiasıyla kurulmuştu; 5 yıllık tarihinde yaptığı 5'inci tüzük değişikliğiyle, parti içi düzende veya işleyişte 2003 sonbaharından beri Meclis'te haşırneşir olduğu CHP'nin aynadaki aksine dönüşüverdi.
Daha önceki değişikliklerle çarşaf liste yerine blok liste getirilmişti. CHP'de olduğu gibi. Ön seçim zorunluluğu kaldırılmıştı. CHP'de olduğu gibi. Sonucu beğenilmeyen kongrelerin iptali, örgütlerin feshi silahı pervasızca ateşlenmişti. CHP'de olduğu gibi.
Dün tek günlük büyük kongrede de tüzüğün herkese, hatta parti üyesi olmayanlara bile genel başkanlığa adaylığını koyma imkanı sağlayan maddesi değiştirildi. Artık adaylık için delegelerin en az yüzde 20'sinin imzası gerekecek. Tıpkı CHP'de olduğu gibi.
Bu, çok adaylı seçimin fiilen imkansızlaşması anlamına geliyor. Çünkü bizzat genel başkanın belirlediği tek adaylı, tek listeli kongrelerde seçilen delegelerin "Velinimetleri"nin karşısına çıkmaya cüret edeceklere destek vermeleri düşünülebilir mi? Hele dün yapılan bir başka değişiklikle, Genel Merkez'in onayını almayanlara delegelik yolunun tümüyle kapatılmasından sonra?
Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın ifadesiyle "5 yıl önce büyük hayaller ve heyecanlarla yola çıkan" AK Parti nereden nereye geldi...
Fazilet Partisi'nden "Parti içi demokrasi olmadığı için" kopan Erdoğan ve arkadaşları, "Lider diktatörlüğüne asla meydan vermeyecek" bir tüzük hazırlamışlardı. Eski partilerinde yaşadıkları sıkıntıları tüm satırlarına sindirdikleri bu tüzüğün "Temel Amaçlar" başlıklı 4'üncü maddesinde şöyle diyorlardı:
* "AK Parti, milli iradenin egemen olabilmesinin bütün siyasal hakların ancak özgür kullanımı ile mümkün olabileceğine, özgür siyasal hak kullanımının ise çoğulcu ve katılımcı hür demokratik düzen içinde hayat bulabileceği ne inanır."
* "AK Parti, insan merkezli bir partidir. Temel hak ve özgürlüklerin oylama konusu olamayacağını savunur."
* "AK Parti, temsili demokrasinin çoğulcu, katılımcı ve yarışmacı niteliğini önemser."
Voltaire'in çiçekleri soldu
Bu soylu ilkeleri programına da yansıtan, "Parti içi demokratik yarışı serbest rekabet ortamında yapacağını" taahhüt eden AK Parti, şimdi "Her isteyenin genel başkan adayı olmasının demokrasiyle ilgisi bulunmadığını" söylüyor!
Erdoğan'ın kuruluş günlerinde sıkça tekrarladığı Voltaire'in "Sizin görüşlerinize katılmıyorum ancak bu görüşlerinizi özgürce ifade edebilmeniz için canımı bile feda etmeye hazırım" hoşgörüsünden "Demokrasi layüsellik (sorumsuzluk) değildir. Tahammülün de belli sınırları var" gerekçeleriyle perdelenen dikensiz gül bahçesi arayışlarına yöneliyor.
O özgürlükçü tüzüğün hazırlanmasında büyük emeği geçen Arınç, değişiklikler ve AK Parti'deki parti içi demokrasi anlayışının geldiği nokta için ne düşünüyor bilmiyoruz ama üç yıl önce, 3 Aralık 2003'te yaptığı öneriyi tekrarlamasının tam zamanı olduğunu düşünüyoruz:
"Anayasa'da yer alan parti içi demokrasi sağlanmalıdır. Bunun yöntemi mutlaka bulunmalıdır. Çünkü Anayasa'ya göre siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları ama kendi içlerinde parti içi demokrasi sorunu yaşıyorlar. Bu da bir paradoks olarak karşımıza çıkıyor."
Meclis içtüzüğünü demokratikleştirmek için çırpınan Arınç, partileri demokratikleştirme kampanyası da başlatmalı. Tabii 5 yıl önceki hayallerini hâlâ koruyorsa...