Lübnan'a asker gönderme konusu yarın yapılacak iki toplantının ardından, büyük olasılıkla, epey netleşmiş olacak.
Toplantıların ilki Ankara'da: Bakanlar Kurulu tezkere sürecini başlatıp başlatmamayı görüşecek.
İkincisi New York'ta: Barış Gücü'ne asker vermeyi düşünen ülkeler BM'de biraraya gelip son durumu değerlendirecek. Genel Sekreter Annan, üç Müslüman ülkenin olumlu kararlarını bildirmelerini bekliyor: Malezya, Endonezya ve Türkiye!
İşte bu kritik eşikte, Cumhurbaşkanı Sezer'in "Lübnan'da ne işimiz var" çıkışı, kamuoyunu dalgalandırdı. Hiç kuşkusuz hükümetin işini de zorlaştırdı. Evet, Meclis Başkanı Arınç'ın dün belirttiği gibi, Sezer'in bu konuda yetki ve sorumluluğu yok. Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca tek söz sahibi Meclis. Ayrıca Meclis kararı Anayasa Mahkemesi'ne de götürülemiyor. Çünkü...
Öyküsü ilginç ve Sezer'e kadar uzanıyor. Hatırlatalım:
Irak'ın 2 Ağustos 1990'da Kuveyt'i işgalinden sonra Cumhurbaşkanı Özal, 1 Eylül'de Meclis'e "Yabancı ülkelere asker gönderme ve yabancı silahlı güçlerin Türkiye'de bulunması için hükümete izin verilmesi" çağrısı yaptı. SHP ve DYP'nin liderleri İnönü ile Demirel kıyameti kopardılar.
Özal aldırmadı, 3 Eylül'de Yıldırım Akbulut hükümetini kendi başkanlığında topladı, hazırlanan tezkere iki gün sonra Meclis'te -ANAP oylarıyla-kabul edildi.
İnönü kararı Anayasa Mahkemesi'ne götürdü ve 3 gerekçeyle iptalini istedi:
*Tezkereyle Meclis yetkisini hükümete devretti. Bu, Anayasa'yı değiştirme anlamına geliyor.
*Karar sonuçları ve içeriği bakımından yasa niteliği taşıdığı için Anayasa Mahkemesi'nin denetim alanına giriyor.
*Tezkerede süre sınırlaması olmadığı için gelişmelere göre alınacak kararlarda Meclis devre dışı bırakılıyor. Bu da Meclis yetkisinin başka bir organla paylaşılması demek oluyor.
"Karşı oy" yazısı
Anayasa Mahkemesi sonucu 24 Eylül 1990'da açıkladı: "Anayasal yargı denetimine bağlı yasa işlemlerinden olmadığı için, Anayasa'ya aykırılık iddialarının esastan incelenmesine gerek görülmedi." Yani, Anayasa Mahkemesi yurt dışına asker gönderme kararını inceleme yetkisi olmadığı sonucuna vardı.
Karar 4'e karşı 7 oyla alındı. Karşı çıkanlar kimlerdi dersiniz? Yekta Güngör Özden, Yılmaz Alifendioğlu, Selçuk Tüzün ve.... Ahmet Necdet Sezer!
Onun "Karşı oy yazısı"nı okursanız, "İnsani amaçlar dışında" yurt dışına asker gönderilmesine kesinlikle sıcak bakmadığını gösteren epey ifade bulabilirsiniz. Bugünkü çizgisinin başlangıç noktalarını da...
Gerçi Sezer, Köşk'e çıktığı 2000 Mayıs'ından bu yana Meclis'ten geçen benzer 5 kararla ilgili yorum yapmaktan kaçındı. Ama Lübnan farklı.
Sadece içerdiği tehlikelerle değil, Osmanlı döneminde Lübnan'la ilişkilerin bıraktığı tortular yüzünden de.
Arınç dün asker gönderme niyetine destek verirken, "Çünkü burası bizim bölgemiz, bizim coğrafyamız" dedi. Oysa Lübnan'ın bugünkü sorunlarının tohumları Osmanlı yönetiminde olduğu dönemde atıldı.
Şiiler'i topraklarından sürüp açlığa mahkum etmek, daha sonra Dürziler'e destek verip Maruni katliamını kışkırtmak... Fransa 1861'de o katliamı durdurmak için Lübnan'a kuvvet gönderdi.
Bugün Lübnan'a yakın ilgisinin meşru gerekçesi olarak 145 yıl önceki o müdahalesini gösteriyor.
Ankara karar vermeden önce Lübnan'da Şii, Maruni ve Dürzi liderlere "Türk askeri gelsin mi" diye sorsun. "Gelsin" derlerse, sorun yok; yaralar kapanmış demektir. Ama ya "gelmeyin" diyen çıkarsa?