Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

İktidarın sınırı

Fransa'da bu ülkeyi iyi bilenlerin bile anlamakta güçlük çektikleri ve "Sürrealist bir durum" dedikleri kaos, Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın geri adım atmasıyla sona erdi.
Chirac için bu, geçen yıl 29 Mayıs'taki AB Anayasası referandumundan sonra ikinci darbe anlamına geliyor. Hayatının ve siyasal kariyerinin sohbaharındaki (görev süresi bir yıl sonra doluyor) bir lider için ne acıklı tablo...
Anlaşılması gerçekten güç kaosu ve nedenini özetleyelim.
Fransa'da işsizlik oranı yüzde 910 arasında gidip geliyor. Türkiye'de olduğu gibi. Ancak genç nüfusta işsizlik yüzde 23'ü geçiyor. Yine Türkiye'deki gibi.
Genç nüfusun istihdamını kolaylaştırmak ve işgücü piyasasına biraz esneklik getirmek için Chirac'ın telkini ve Başbakan Dominique de Villepin'in girişimiyle "İlk İstihdam Sözleşmesi" yasa tasarısı hazırlandı. Kıyameti koparan, tasarının 8'inci maddesi oldu: 26 yaş altı gençlerin ilk işlerinde 2 yıllık deneme süresi öngörüyor ve işverene bu sürede gerekçe göstermeden işe son verme hakkı tanıyordu.
Sendikaların, öğrencilerin ve muhalefet partilerinin tepkilerine rağmen hükümet tasarıyı geçirince Fransa'da 1968 Mayıs'ındaki tablolar yeniden yaşanmaya başladı.
Sendikalar genel greve gitti. 5 kez üstüste. Sonuncusunda 3 milyon kişi işi bırakınca hayat felç oldu.
Üniversite gençliği boykot başlattı ve birçok okulu işgal etti. Onu liselilerin sokağa dökülmeleri izledi. Haftalarca ders yapılamadı, yıl sonu sınavları tehlikeye girdi.
Dahası öğrenci derneklerinin yöneticileri başlarında kar maskeleri, ellerinde maket silahlarla yaptıkları açıklamalarda iktidara savaş ilan ettiler.
Ve tüm bu gruplar hükümete ve Chirac'a yasayı, daha doğrusu yasanın 8'inci maddesini geri çekmeleri için 17 Nisan'a kadar süre tanıdılar.
Chirac ültimatoma direnecek güç ve cesareti kendinde bulamadı, dün hükümetten yasayı geri çekmesini istedi.

"Ben yaptım oldu" bitti
Şimdi size birkaç seçenekli test sunalım. Bu sonuç;
Sivil toplumun gücü mü? Sokağın zaferi mi? Uygulamalı demokrasi dersi mi? Küreselleşme korkularının sürüklediği toplumsal intihar girişimi mi?
Bizim yanıtımız: Hepsinin karışımı.
Ama böyle bir yanıtla işin içinden çıkmaya kalkmak, kolaycılığa kaçmak olur. Fransa örneğini anlamak için bir olguyu daha gözönünde bulundurmak gerekiyor.
Günümüzün demokrasi anlayışı artık iktidarlara her istediklerini yapma hakkı vermiyor. Yapmalarını sağlayacak çoğunluğa sahip olsalar bile.
Chirac ve de Villepin "İlk İstihdam Sözleşmesi Yasası"nı birkaç danışmanın ve teknisyenin yardımıyla kapalı kapılar ardında hazırladılar. Ne muhalefete danışma ihtiyacını duydular, ne sendikalara, ne yasanın hedef kitlesi gençlerle, hatta ne de o yasayı uygulayacak olan işverenlere. 4 yıl önce seçmenden aldıkları yetkiyi girişimin meşruiyeti için yeterli güç olarak gördüler.
Kısacası "Ben yaptım oldu" anlayışını dayatmaya kalktılar. Ve duvara tosladılar. Üstelik "Pandora'nın Kutusu"nu açmış oldular: Sistemin sorgulanması!
Sorgu sürecini iyi izleyin; çünkü Fransa'yla öyle çok ortak yönümüz var ki!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA