Bir süredir Ankara'dan Brüksel'e kadar tüm başkentlerde, Türkiye ile AB arasında patlak verecek büyük krizden söz ediliyor.
Ne zaman? AB Komisyonu'nun Ekim sonu ile Kasım başı arasında yayınlayacağı İlerleme Raporu'ndan sonra.
(Komisyon raporun hazırlıklarını başlattı. Ankara'daki delegasyonda müsteşar ve siyasi bölüm başkanı olarak görevli Martin Dawson bizi de ziyaret edip görüşlerimizi sordu. Kısa vadede karamsar, uzun dönem için ihtiyatlı iyimser olduğumuzu söyledik.)
Diplomatlar rapora Türkiye'nin bu yıl sonuna kadar süre verilen limanlarını Rum gemilerine açma sözünü yerine getirmediği notu düşüleceğini belirtiyorlar ve "Ankara belgenin yayınından sonra kalan iki ayda sorunu çözemezse müzakerelerin askıya alınmasına kadar gidecek kriz kaçınılmaz" diyorlar.
İyi de, Türkiye-AB ilişkileri zaten giderek tırmanan kriz sürecinde değil mi? 25 üyenin Brüksel'deki büyükelçilerinden oluşan Daimi Temsilciler Komitesi'nde (COREPER) yaşananların, geçen yıl 3 Ekim öncesi iplerin neredeyse kopma noktasına geldiği Müzakere Çerçeve Belgesi pazarlığından ne farkı var?
Pek önemsenmiyor ama COREPER, Türkiye için AB'nin kilit kurumlarından biri. AB Komisyonu, bir başlıkta taramayı bitirip raporunu hazırlayınca dönem başkanına "Müzakereleri açmaya hazırız" yazısı gönderiyor. Karar COREPER'e götürülüyor, orada oybirliğiyle "Müzakere pozisyonu" belirleniyor. İlk başlık olan "Bilim-Araştırma"da bu mekanizma sorunsuz çalıştı.
Fransa'nın hesapları
"Eğitim ve Kültür" başlığı da COREPER'e gidince beklenmedik birşey oldu: Fransa "Bir talebim var" dedi. Ne? "Bu başlık için Ankara'ya gönderilecek davet mektubuna siyasal kriterler konulsun. Ayrıca bu kriterler her başlık için geçerli olsun."
İngiltere, İspanya, İtalya, İsveç ve Finlandiya gibi sağduyulu ülkeler karşı çıktılar. Türkiye de.
Dönem başkanı Avusturya formül bulmakla görevlendirildi. O da bir sonraki toplantıda, "Siyasal kriterlerin mektupta değil, kapak notunda belirtilmesini" önerdi. Saydığımız dostlar ona da itiraz ettiler. Türkiye de.
Ertesi toplantıya -önceki gün yapıldı- Avusturya yeni formülle geldi: "Türkiye'ye iki mektup gönderelim. İlkinde davet yapalım. Öbüründe AB'deki görüş ayrılıklarını anlatalım. Siyasal kriter talebini ise iç belge olarak yayınlayalım."
İngiltere-İspanya grubu, "Müzakerelerin mayınlanması" olarak gördüğü bu öneriyi de reddetti. Türkiye de.
Ve COREPER, Paskalya tatili sonrasına randevu verdi. Yani ayın son haftasına.
Dahası Fransa yeni çelmelere hazırlanıyor. Haziran'daki AB liderler zirvesinde Cumhurbaşkanı Chirac, siyasal kriterleri müzakere sürecinin temel direklerinden biri yapmak için girişimde bulunacak. Amacı "Türkiye'yi frenliyorum" mesajıyla, yerlerde sürünen kamuoyu desteğini yükseltmek.
"Eğitim ve Kültür" başlığında siyasal kriterler ne anlama geliyor? Birkaçını sayalımDers kitaplarında azınlıklarla ilgili bölümler yeniden yazılsın. Vakıflar Yasası AB'nin istediği gibi çıksın. Heybeliada Ruhban Okulu açılsın. Kürtçe yayın ve eğitim sağlansın...
Hani 2004 Aralık'ındaki liderler zirvesinde Türkiye'nin "Kopenhag Kriterleri'ni yerine getirdiği" ilan edilmişti. Hani Müzakere Çerçeve Belgesi'nde de aynı vurgu yapılmıştı.
Fransa'nın talebi yeni bir kriter olmuyor mu? Öyleyse, neden daha önce hiç söz edilmedi, hiçbir belgeye konulmadı?
Tüm bu sorulara en güzel yanıtı Yunan "Kathimerini" gazetesi verdi: "Avrupa'nın geleneksel ikiyüzlülüğü!"