El Kaide kaynaklı terör tehditleri yüzünden Air France'ın Paris-Los Angeles seferlerinin 6'sı yapılamadı ama Avrupalılar 6 ay önce fırlattıkları ilk uzay araçlarını tam da Noel gecesi Mars'ın yörüngesine yerleştirdiler. Yine de operasyonun tam başarıyla sonuçlandığını söylemek mümkün değil. "Mars Express" adı verilen uzay aracının sondası yörüngeye oturdu. Buna karşılık Mars'a inmesi gereken 60 kilo ağırlığında, 2 metre uzunluğunda ve 6 ay ömürlü "Beagle-2" kapsülünden haber alınamadı. Mars'ta yaşam izleri arayacak olan ve "Evrim Teorisi"nin babası Charles Darwin'in Galapagos'a (hani şu dev sürüngenlerin yaşadığı ada) seferlerinde kullandığı araştırma gemisinin adını taşıyan kapsül, gezegenin yüzeyine inseydi, dünyaya 9 notalı pop müzik parçası yollayacaktı. İngiliz müzik grubu Blur'un bestesi olan parça -yazıyı kaleme aldığımız saate kadar- biraz sabırsızlık, biraz da tedirginlikle bekleyişlerini sürdüren Mars projesinde görevli uzmanların kulaklarına bir türlü ulaşmadı...
Güç mü, diplomasi mi?
Avrupa'nın gezegenlerarası ilk yolculuktaki bu yarım yamalak başarısına en çok gülen herhalde Yeni Amerikan Sağı'nın, yani Neo-Con akımının fikir babalarından Robert Kagan oldu. Kagan, "Amerikalılar Marslı, Avrupalılar ise Venüslü" benzetmesiyle ünlü. Yani Amerikalılar savaş simgesi gezegenden gelme, Avrupalılar ise aşk gezegeninden... Kagan, bu benzetmeden yola çıkarak Bush yönetiminin politikalarına esin kaynağı olan bir doktrin geliştirdi. Özetle şöyle (kendi ifadeleriyle aktaralım): "Avrupalılar ile Amerikalılar'ın ortak bir dünya görüşü olduğunu, hatta aynı dünyada yaşadıklarını bile düşünmekten vazgeçme zamanı geldi. Güç, gücün etkinliği, ahlâkiliği, istenip istenmediği konusunda ABD ve Avrupa'nın bakış açıları taban tabana zıt. Avrupa güçten uzaklaşıyor. Daha doğrusu gücün ötesindeki yasaların, kuralların, uluslararası pazarlıkların ve işbirliğinin kendi içine kapanık dünyasına doğru yol alıyor. ABD ise uluslararası yasalar ve kuralların güvenilemez olduğu, gerçek güvenliğin ve liberal düzenin korunmasının hâlâ askeri güce sahip olmaya ve onu kullanmaya bağlı olduğu bir dünyada yaşıyor.
Savaşmayan bir ordu
Amerikalılar dünyayı iyiler ile kötüler, dostlar ile düşmanlar arasında bölünmüş görürken, Avrupalılar çok daha karmaşık bir resim algılıyorlar. Amerikalılar güç kullanmayı ikna etmeye, cezai yaptırımları teşviklere ve sopayı da havuca tercih ediyorlar. Avrupalılar ise başarısızlık karşısında çok daha hoşgörülüler ve çözümler çabuk gerçekleşmeyince çok daha sabırlılar. Sorunlara barışçı çözümleri, görüşmeleri, diplomasiyi ve iknayı zor kullanmaya yeğliyorlar..." Kagan'ın tam 12'den vuran bu tespiti, AB'nin 12-13 Aralık'taki Brüksel zirvesinde onaylanan "Ortak güvenlik stratejisi" ile bir kez daha doğrulandı. Zirvede AB'nin bugüne kadar direndiği "Sadece sivil bir güç olma" stratejisinin geçerliliğini yitirdiği kabul edildi, ancak "Askeri güce dönüşme" görüşü de tam olarak benimsenmedi. Ya ne yapıldı? "Soğuk Savaş döneminin aksine günümüz tehditlerinin hiçbiri yalnızca askeri değil ve sadece askeri yollardan çözümlenemez. Askeri güç uluslararası girişimlerde başvurulacak ne tek, ne ilk yol olabilir" denilerek Avrupa'nın konumu Venüs ile Mars arasında bir yerlerde belirlendi. Değil Marslı olmak, Marslı görünmekten bile kaçınan Avrupa'nın Mars'a gönderdiği aracın gezegene inmekte zorlanması hiç de şaşırtıcı değil. Kolay mı; orası ABD'nin egemenlik bölgesi!..