Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Akdeniz İslamı

AK Parti kuruluşunun ta başında bir "misyon" yüklendiğini biliyordu. Ancak "misyon"un bu kadar zorlu ve tarihi olacağını herhalde Başbakan Erdoğan ve arkadaşları akıllarından bile geçirmemişlerdi. Onlar İslam kaynaklı akımları "reforme etmek", çağın koşulları ve yorumlarına uyum sağlayan, akıla dayanan bir siyasal kimlik oluşturmak iddiasıyla yola çıktılar. Ya da kendi ifadeleriyle, İslam dünyasına örnek olabilecek bir "Müslüman demokrat" modeli ortaya koymayı amaçladılar. Kader onları İslam dünyasını dönüştürme çabalarının öncülüğüne götürdü. Onlar değerlerini koruyarak Batı'da kendine yer arayan, ona uyumlu bir "Çağdaş Müslümanlık" geliştirmeyi hedeflediler. O nedenle de adres olarak Avrupa'daki "Muhafazakar demokratlar" ailesini gösterdiler. Ama İslam dünyasının batılılaştırılmasına, daha da önemlisi "Gerçek İslam" la tanışmasına rehberlik etme gibi bir emrivakiyle karşı karşıya kaldılar. Başbakan Erdoğan'ın "Herkesin Anadolu'daki Müslümanlığa bakması gerekiyor" uyarısı da, Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in "İslam ülkeleri bir araya gelip terör konusunda özeleştiri yapmalı" çağrısı da, bu yeni "misyon" un işaretleri...

İslam İslam'a karşı
Londra'da yayınlanan Suudi sermayeli Arap gazetesi "El Hayat"ta geçenlerde son derece önemli bir analiz yer aldı. (Hayır efendim, Arapça bilmiyorum, "Le Monde" grubunun "Le Courrier International" adlı dünya basınından alıntılar dergisinde okudum...) Yazının başlığı: İslam, İslam'a karşı. "İstanbul'daki saldırılar sadece Museviler'i, Batı'nın siyasal, askeri ve ekonomik sembollerini değil, AK Parti hükümetini de hedef aldı. Çünkü bu parti, açık ve Avrupa'ya hedeflenmiş bir İslam'ı benimseyerek, cihatçı köktendinciliğin etki alanından tümüyle çıktı" görüşünün savunulduğu analizde şöyle deniyor: "İstanbul saldırıları, iki İslam arasında ya da İslam'ı referans yapan iki dünya görüşü arasında bir çatışmanın başlangıcını oluşturuyor. Bir yanda El Kaide'nin temsil ettiği ve peşine sayısız İslami örgütün takıldığı görüş. Diğer yanda ise demokrasiyle bütünleşmiş, yönetebilen bir İslam, sorumlu bir İslam. Tek amacı sistemli muhalefet ve uluslararası konsensüs ile bağlarını koparmak olmayan İslam. Bu ayırımı yakından irdelediğimizde Türkiye'de iktidarda olan İslamcı anlayışın çok önemli ve çelişkili bir erdemden yararlandığını görüyoruz. Bu, Atatürkçü İslam anlayışı. Laikliğin tanımında Atatürk'ten farklı düşünse de, onun Türkiye'nin Batı'ya demir atmasını sağlayan tercihini benimsemiş bir İslam anlayışı.

Endülüs'ten Türkiye'ye

Bir adım daha ileri gidip, AK Parti hükümeti ile köktendinciler arasındaki çatışmanın Türkiye çerçevesinin çok dışına taştığını, İslam dünyasını bir kutuplaşmaya götürdüğünü de söyleyebiliriz. Kutupların birinde Asya kökenli, Vahabilik ekolünün iyice uca sürüklediği, tüm köktendinci akımları denetimine almış Kıta İslamı var; diğerinde ise yüzyıllara yayılmış Batı deneyimine sahip Akdeniz İslamı. Akdeniz İslamı, Endülüs'te filizlendi, gelişti. Avrupa ile ilişkisi çok eskilere dayanıyor. İlişkinin özünde karşılıklı etkileşim var. Endülüs'ün düşüşünden sonra gerileme sürecine giren bu İslam, şimdi Türkiye'de AK Parti deneyiyle yeni bir ivme kazanabilir." Göreceksiniz; AK Parti ve hükümet, Endülüs'ten 800 yıl sonra Türkiye'yi Avrupa'nın Müslüman devleti yapmayı hedefleyen Atatürk modeline bundan sonra daha da sıkı sarılacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA