Efsanelerdeki en katakullici zampara Grek mitolojisinin elebaşı tanrısı Zeus, en kıskanç zevce onun karısı Hera, en belalı atsineği de Estrus'tur.
Vukuat şöyle:
Kocasının İo adında bir su perisine musallat olduğunu duyunca Hera vaka mahalline yetişiyor. Kamuflaj diye Zeus kendini buluta çevirip ortalığı sise boğuyor. Ama Hera meteorolojik şartlara aldırmadan buluyor İo'yu.
Zeus kızı kurtarmak için onu güzel bir beyaz düveye döndürüyor. (Belki bilmezsiniz. Düve bakire inek demek.) Büsbütün öfkelenen Hera Estrus adlı atsineğini İo'yu çıldırtmakla görevlendiriyor. Başlıyor kızcağız sadist böcekten kaçacağım diye sağa sola koşmaya.
Deli düve gibi hayli zaman dolaştıktan sonra bizim Boğaziçi'nin kıyısında buluyor kendini. En dar yerden -herhalde su altında yüzerek- karşıya geçip Estrus'tan kurtuluyor.
Yunancada "bos" sığır, "poros" da akarsu geçidi anlamında. İstanbul Boğazı'nın dünya dillerindeki adı Bosporus oradan geliyor.
Tarih boyunca sayısız insan İo gibi o kıyıda önünü kesen akıntılara bakarak karşıya nasıl geçeceğini düşündü. Milattan önce 513 yılında Pers hükümdarı Darius yan yana sal dizdirerek oluşturduğu köprüden ordu geçirdi. Osmanlı padişahları arasında Boğaz sularını aşmak için daha kalıcı çözümler tasarlayanlar oldu ama güçleri yetmedi gerçekleştirmeye.
Köprüler yapılıncaya kadar benim de kim bilir kaç yüz saatim Üsküdar ve Kabataş'ta arabalı vapur beklemekle geçmiştir! Onlar yapıldıktan sonra da suları tosbağa hızıyla aşmama izin veren trafik az zaman çalmadı ömrümden.
Yarın eskiden lafını etsek hayalci diye alaya alınacağımız bir şey gerçek oluyor: İo gibi Boğaz'ı su altından geçivereceğiz. Birkaç dakikada!
Peki, bu gerçekten tarihsel çaplı adımın toplumumuzda yankılanması nasıl? Herkesi ortaklaşa yararlanmanın sevincinde birleştirecek somut bir kazanç olduğuna göre, millî takım gol atmış gibi bir ağızdan "Yaşasın!" diye bağırmamız beklenir, değil mi?
Ama hayır. Bilincimiz hastalıklı kutuplaşmayla öylesine bulandı ki, bir kesimde dillerin ucuna hemen garip bir soru geliyor:
"Kim yaşasın?"
Yani sevinçten hiç düşünmeden öyle bağırırsanız, söz konusu projenin uygulanması sırasında iktidarda bulunanlara uzun ömür dilemiş olursunuz. Bu da başkalarına kısa ömür dilemek anlamına gelir tabii...
Bizim Estrus'umuz da bu. Ensemizde değil, kafamızın içinde. Ondan kurtulmak için sorunları kişilere ve duygulara bağlamaktan vazgeçip toplum çıkarına göre değerlendirmeye başlamamız şart.
Korkarım Boğaz akıntılarını aşmaktan zor olacak.