Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Hadi biraz "olumlu takiye" yapalım

Meksika'da acayip bir gelenek vardır: Ölüm Festivali. İnsanlar iskelet ya da eli oraklı ecel meleği kılığına girer, sopa uçlarında kurukafa taşıyarak dolaşır. Bugünlerde kendimi öyle bir ortamda bulmuş gibiyim. Olay izleyeceğim diye hangi kanalı açsam karşımda dizi dizi tabutlar, cenaze törenleri, dövünen analar, ağlayan babalar... Haber ve yorum başlıklarında da hep aynı terane:
"Ölümler dursun!"
Maalesef olmayacak duaya amin bu. İnsanın cana kastetmesi durmaz. Öldürmek yalnız bedenin cansız bırakılması da değildir. Birbirimizi yaşarken yaşamaz duruma düşürmeye de çalışırız boyuna. Tek çözüm derinde ve uzun vadededir:
İnsanın insanlaşması, içindeki meleğin yine içindeki şeytana ağır basması, öylece önyargılı kastetmelerin durması.
Bunun ilk adımı da kişileri yaftalama huyunun aşılması.
Kolay değil. Kendi yaşadıklarımdan biliyorum.

***

Ömrümün büyük bölümünde "iş adamı" benim kafa sözlüğümde çıkar hesapçısı, kâr bağımlısı, insancıllık özürlüsü gibi anlamlar taşıyordu. Öyle yaftalanan kişinin doğasında şefkat ve şiirsel incelik bulunabileceği aklıma bile gelmezdi.
Çalışma odamın kargaşasında posta ya da kargodan çıktıktan sonra görmeme kalmadan bir yere yığılmış "evrak" çok. Bu sabah onları tasfiye ederken açılmamış zarflardan birinde, kâğıdı güzel çiçeklerle süslü bir şiir buldum. Fahamettin Akıngüç dostum göndermiş.
"Bir Pazar sabahı erken, Nâzım'ı kendi sesinden" dinlemiş miyim? O soruyla başlıyor. "Onunla kayığa bindin indin çıktın mı Hazer'de, gördün mü ceviz ağacını Varna'da Gülhane Parkında?" diye sürüyor. İnsancıllık şairimizi en iyi yansıtan şiirlerden biri.
Fahamettin Bey kocaman bir eğitim kurumları topluluğunu yaratıp yıllarca yürütmüş kişi. Yani çok başarılı bir "iş adamı". Onun elimdeki şiiri yazmış olduğunu düşünebilir miydim?
***

Özgüven özürlüsüyüz; pohpohçulukla suçlanmaktan korktuğumuz için, kötüye rahatça kötü diyoruz da, iyiye iyi demekten ödümüz kopuyor. Tekrarlamak istemem ama kaçınılmaz: Bu yaşta kimseden korkum da yok, beklentim de. İstanbul Valisi ile ilgim de yok.
Birtakım yönetim işlemlerine rutin katkısı dolayısıyla kıyasıya eleştirildiğini görüyor, ister istemez öfkeli önyargılara kayıyor, nasıl insan olduğunu merak ediyordum. Geçenlerde fırsat çıktı, kendisiyle bir saat teke tek konuşabildim.
Nasıl insan?
"Basının işlevi kötülemektir" diye özetlenebilecek garip kurala uyup size yalan mı söylemeliyim? Ömrümde tanıdığım en nazik, en alçak gönüllü, en mantıklı, en eleştiriye açık, en "tartışılabilir" insanlardan biri.
Biliyorum, "Tabii, takiye yapmış" diyenler olur. O zaman ben de "Aman hepimiz aynı yönde bol bol takiye yapalım" derim.
Anlamsız hırgürümüz öyle azalır, sonuçta ölümler de belki öyle durur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA