Zararlı şeyin satışı daha kolaydır. Çarşıda tavuğun beyaz etine pek müşteri bulamazsınız da, "On liraya pastırmaaa!" diye bağırırsanız kapış kapış gider. Tuzuyla, biberiyle, çemeniyle çekicidir musibet.
Maalesef insan ruhunda duygu ve düşüncelerin de muzırına daha bir düşkünlük var. Sorarsanız herkes huzur istediğini söyler, bulunca da çok geçmeden kaşınır, bir gerginlik bahanesi icat eder.
Tiryakisi gitgide çoğalan video oyunlarına bakın. Barış yapma oyunu diye bir şey var mı? Hepsi savaş, dövüş, bol kazalı yarış üstüne.
"Stat kavgaları gibi, onlar hep erkek merakı" mı dediniz?
Öyleyse hanımları ekran önlerine çivileyen televizyon dizilerini gözden geçirin. O hikâyelerde kadınların kızların ne güzel uyum sağladıkları mı gösterilmekte? Birbirlerini yiyorlar!
Evet, hır ve bela pazarlamak kârlı iş. Politikada da öyle. Bütün dünyada.
Örnekleri vahimleşerek artıyor.
***
Geert Wilders adını duymuşsunuzdur belki. Cırlak sarıya boyanmış saçları, dudaklarından eksik olmayan pis sırıtışı, zehirli tez dolu kitapları ve "
Fitna"
(Fitne) adlı provokasyon filmiyle önce kendi ülkesinde, sonra Avrupa'da, şimdi de Amerika'da ünlenmiş bir Hollandalı politikacı.
Okul bitirmemiş ve hiçbir işte tutunamamış olduğu dışında, geçmişine ilişkin bir şey bilen yok. Bir de ailesinin sicilinde sömürgecilik bulunduğu, kökeninin Endonezya'ya uzandığı açığa çıktı. Gözlerinin hafifçe çekikliğinin oradan geldiği söylendi. Kendi hiç konuşmuyor o konuda.
Marifeti ne? Nefret satıyor. Kuşku, korku, panik. İslam düşmanlığı.
İnsanlara kâbus gördürmek için kullandığı umacı İslamcılık, İslam köktendinciliği, İslam terörü falan da değil. İslam'ın kendi. Felakettir, faciadır, türümüzün önündeki en büyük beladır diyor. Hemen önü kesilmez, bütün Müslümanlara tehlikeli yaratık gözüyle bakılmazsa dünyada özgürlük ve uygarlık kalmayacağını söylüyor.
Öyle cerbezeyle sayıp döküyor ki bunları, gitgide artan sayıda insan inanıyor. Galiba biraz da nefret ve husumet heyecanının tadını çıkararak... Ağızda bol çemenli pastırma geveler gibi...
***
Bu adamın partisi şimdi Hollanda'da üçüncü güç. Koalisyonun kaderi iki dudağının arasında. Başka Avrupa ülkelerindeki etkisi de hızla genişlemekte.
En önemlisi, o etki Amerika'ya da sıçradı, orada bol yandaş buldu, politika çevrelerinde ciddi ağırlık kazandı. Cumhuriyetçilerin adaylık yarışında Iowa'dan sonra üç eyalette de öne geçen fanatik Katolik Santorum Hollandalı kafadarını açık müttefik ilan etti.
Türkiye'ye gelince... İki gündür olup bitenler aklınızı karıştırdı mı? Kimin kiminle kapıştığı anlaşılmıyor mu? Sağ solla, dinci dinsizle, şu parti bu partiyle değil. Beladan nemalananlar sağlıklı ortam kurulmasına direniyorlar, o kadar.
Aman dikkat. Kavga heyecanına kapılıp nefret tüccarlarımızdan yana olmayalım!