Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Bir çete reisi

Irkçılar aşağıladıkları insanlara hayvan gözüyle bakarlar. Oysa kendileri insanlaşamamış yaratıklardır.
Çünkü yabancıya düşman kesilmek hayvan içgüdüsüdür. Kümese yeni gelen tavuğu eskiler gagalar.
İğrenç Hitler fiyaskosundan ders alarak ırkçılık ilkelliğinden kendini arındırmış olduğu sanılan Avrupa o konuda sınandıkça hâlâ sıfır almakta. Akdeniz'de teknesi devrilen sığınmacıların ölüme terk edilmesini istemeyi seçim propagandasında kullanmak gibi tutumlar dünyayı tiksindiriyor.
Aslında hiç şaşmamak gerek. Sömürgecilik sabıkalısı Avrupa'nın DNA'sında ırkçılık barbarlığı var.
Bırakın Hitler'i. "O tarih akışında bir trafik kazasıydı" diyen Batılı yorumcuların özrüne inanmış olalım. Avrupa'nın faşist saldırıya direnmiş "uygar" kesiminin siciline bakalım.
Kimdir o direnişin bir numaralı kahramanı?
Winston Churchill. İkinci Dünya Savaşı'nı Batı'nın kazanmasında en büyük rolü oynadığı düşünülen, parlak üslubuyla ciltler dolusu tarih yazarak o zafere katkısını göklere çıkaran, kendini övme ustası politikacı.
("Tarih beni olumlu görecek, çünkü onu ben yazacağım" buyurmuştu. Dediğini yaptı. Nobel Jürisi de ona Edebiyat Ödülü'nü vererek kurgu gücüne selam çaktı.)

***
Bereket, başka yazarlar da var. Onların çabalarıyla gerçekler er geç açığa çıkıyor. Benim elime yine öyle bir doğru bilgiler hazinesi geçti.
Kitabın adı "Churchill'in Gizli Savaşı". Yazarı Madhusree Mukerjee arşivleri taramış. Gündeme getirdikleri inanılır gibi değil ama hepsi belgeli.
Fecaatin yılı 1943. Churchill Britanya Başbakanı. Gelmiş geçmiş en büyük imparatorluğun doruğunda. Hâlâ İngiliz sömürgesi olan Hindistan'da savaşın etkisiyle tarım durmuş, müthiş bir kıtlık yayılmış. Açlıktan ölen insanları kıvrılıp kaldıkları yerlerden toplamaya yetişilemiyor. Sonunda sayısı üç milyonu geçen cesetler sokaklarda kokuşmakta.
O zamana kadar sömürgeciliği eleştirenlere verilen "resmî" yanıt hep şu: "Biz yerlilerin iyiliği için buralardayız. Onlara uygarlık ve refah getiriyoruz."
Ama Hint direnişine öfkeli başbakanın ivedi yiyecek yardımı isteyen Delhi yönetiminin telgrafına verdiği yazılı yanıt ise farklı: "O kadar açlık varsa, Gandhi denen adam niçin gebermedi hâlâ?"
Avustralya'dan gelen buğday yüklü gemilerin Hint limanlarına yönelmesine izin yok. Siloları dolu Avrupa'ya doğru dümen kırıyor gemiler.
İngiliz kabinesindeki Hindistan'dan sorumlu bakanla tartışırken Churchill şunu söylüyor: "Hintlilerden nefret ediyorum. Hayvan gibi insanlar. Bir de hayvanca dinleri var."
Bir başka kabine toplantısında şu görüşü kayda geçmiş: "Açlıktan ölüyorlarsa kendi kabahatleri. Tavşan gibi üremesinler."
Hintliler kendi paralarıyla tahıl satın alıp Hint gemileriyle getirmek istiyorlar. Ona da izin verilmiyor, bankalardaki hesapları bloke ediliyor.
Amaç açık: "hayvan gibi" insanların sayısını azaltmak, burunlarını sürtmek, direniş güçlerini kırmak.
Uygarlık adına.
***
Unutmayın: Bu Winston Churchill vaktiyle önce zırhlıları, sonra orduları Çanakkale'ye saldırtmış olan adamdır. O yıllarda Türkler için neler tasarlamış, neler söylemiş olduğunun ayrıntılarını da bir gün bir başka kitaptan öğreniriz belki.
Asıl önemlisi, böyle şeyleri tek kişinin saplantıları sanma yanlışına düşmemek. Hepsinin gerisindeki temel Avrupa gerçeğini kavramak.
Kapısını çaldığımız yerin bir centilmenler kulübü değil, eşkıya mirasçısı bir avantacılar ortaklığı olduğunu ancak öyle fark eder, çıkarımızı ve onurumuzu ancak o zaman koruyabiliriz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA