Gelişmelerin yönünü gösteren grafik çizgilerinin ucu kimi zaman ok biçiminde olur. Yukarı dönükse "trend" iyi, aşağıya bükükse durum yaştır.
Haziran aylarının ikinci yarısında çevremdekilerin çoğu "yaz geldi, okullar kapandı, tatil başlıyor" diye keyiflenirken benim gönlüm hüzünlenir. Tatili değil, günlerin kısalmaya başlayacağını düşünürüm.
Yılın bu döneminde ise ters yönde bir aykırılıkla iyimserliğim artıyor. Kış bastırdı diye kasvet mi çökmekte ruhunuza? Aklınıza gelmiyor herhalde: yarından sonra günler uzamaya başlayacak!
***
"Bana ne takvim dönemeçlerinden!" diyenler olacaktır.
"Ülke ne durumda, ona bakalım."
Tamam, bakalım. Ama hangi ölçüyü kullanacağız? Neye ve kime göre iyi ya da kötü durumdayız?
Batı karşısındaki komplekslerimizin etkisinde kalmadan bunu kestirebilenimiz çok az. En akıllı saydığım dostlardan biri geçen gün bayramlarımızın çokluğundan ve her birinin öncesinde
"budalaca bir kargaşa" yaşamamızdan yakınıyordu:
"İnsanlar yollara dökülüp birbirlerini eziyorlar. Millet havaalanlarında, tren istasyonlarında perişan oluyor."
Arkadan
"Avrupa'ya göre geriliğimizden en çok öyle günlerde utanıyorum" demez mi!
***
Önümüzdeki cuma Batılıların en özel günü: Noel. Onu kutlayacağız diye -budalaca demeyeyim- çocukça kargaşanın daniskasını haftalardır yaşamaktalar.
Bütçe zorlayarak uzun listelerdeki kişilere armağan almak için alışveriş merkezlerini turlamalar... Her yıl kullanılmış basmakalıp laflarla daha uzun listelerdekilere
"şen" Noel dileme notları yazarken
"Bıktım bu angaryadan" diye söylenmeler... Aynı
"geleneksel" müzik tıngırtılarını bininci kere dinlemekten gına getirmeler... Noel Baba kılığına girip çocuk kandırma soytarılıkları.. Yıl boyunca ihmal edilmiş aile yakınlarına muhabbet ziyareti uğruna tıkanık yollarda ve terminallerde sürünmeler...
İki akşamdır Avrupa televizyon kanallarının haber bültenlerini izlerken insanların ulaşım çilelerini gördükçe merhamet damarlarım kabarıyor.
Karlı dağ yamaçlarında zincirleme kazalar... En sıkışık günlere denk getirilmiş grevler yüzünden havaalanlarında geceleyen yolcular... Aktarma aksaklıkları aşılamayınca, geldiği yere geri gönderilen, öfkeden görevlilere saldıran, saçı sakalı birbirine karışmış adamlar...
Ya teknoloji harikası Manş Tüneli'ndeki
"tren kazası?" İki ucundan çıkabildikçe yerlere kapanıp toprağı öpen kadınlar ağlaşıyordu.
Yetkililer arıza nedeninin
"hava muhalefeti" olduğunu söylediler. Tünel içinde muhalif hava bulunduğunu yeni duydum. Oradaki ısının dışarıdakinden çok yüksek olmasıymış mesele.
Demek İngiliz ve Fransız mühendisleri aralık ayı sonunda Manş kıyılarındaki kışın çok soğuk yapabileceğini düşünmemişler!
***
Bunlar günlük yaşam ayrıntıları.
"Arızi haller." Kendi durumumuzla oradakiler arasında kıyaslama yaparken genel
"trendler" hesaba katılmalı tabii.
İnanmakta güçlük çekeceksiniz ama, o kıstasla da Batı'nın encamı bizimkinden parlak değil.
En büyük buluşları olan kapitalizmi akıllıca kullanamayıp gezegeni berbatladılar. Düzeltme telaşıyla yaptıkları Kopenhag toplantısından aldıkları sonucu gördünüz.
Frensiz kazanç hırsıyla yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları ekonomilerini toparlamaya başladıklarını söylüyorlar. Kısa vadeli siyasal avanta peşindeki liderlerin seçmen uyutmak için uydurdukları palavra. Düzelme görüntüsünün gerisindeki devasa borç balonları er geç patlayacak. Batı'nın grafik çizgisini daha da aşağıya bükecek bunalımlar kaçınılmaz.
Yüzeydeki çalkantılar ne olursa olsun, Türkiye'nin temeldeki gelişim gücü ise çizgimizi yükseltiyor. Bunu göremeyen
"gayrikabil-i tedavi" Batı hayranlarımızdan kimileri cuma günü kiliseye gideceklerdir yine.
Onlara şen Noeller!