CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Washington Post için yazdığı makalede "Türkiye'de muhalefet susturuluyor" demiş…
Vay vay vay…
Muhalefet susturuluyor ha! Şu muhalefeti asıl kimin susturduğuna bir bakalım mı demokrat Kemal Bey?

Olağanüstü kurultay talepleriyle harekete geçen muhalifleri tasfiye edebilmek için atamalara hız veren Başbakan Erdoğan mıydı?
Herhalde, aceleyle yaptığı bazı atamalarda siyaset tarihine geçecek hatalara imza atan da Başbakandı? Daha önce de "Türkiye'ye gelmem" diye tafra atan ABD'li yazar Paul Auster'a davet yollamıştı CHP'nin sayın lideri biliyorsunuz.
ABD'li yazara "Gel bize de ifade özgürlüğünü anlat Bay Paul" demişti.
Gerçi yazarı gazeteci sanmıştı ama olsun… O kadar kusur kadı kızında da olurdu.
Önemli olan Başbakan'a inat bu davetin yapılmasıydı.

***

"Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz" demiş Ziya Paşa.
Yani, "Lafa değil, icraata bak." Kılıçdaroğlu'nun partili muhaliflerine yaptığına bakınca Washington Post'a, "Türkiye'de muhalefet susturuluyor" başlıklı yazı kendiyle çelişti.
Yani yazının amacı belli oldu.
Binlerce İsrailli, Filistinli gazeteci ve yazarı zindanlarda çürüten veya sürgüne yollayan bebek katili İsrail'e konuk olan ABD'li yazara yaptığı davetin de siyasi olduğu ortaya çıktı. Çünkü, AK Parti hükümetini yalanla, dolanla yıkamayacağını anlayanlar, bu kez yeni bir senaryo yazdılar.
Şimdi oynuyorlar…
Kılıçdaroğlu bu senaryo gereği Washington Post gazetesinde, "Türkiye bugün insanların korku içinde yaşadığı, siyasi, ekonomik ve toplumsal olarak bölündüğü bir ülke. Güçler ayrılığı, temel insan hak ve özgürlükleri, sosyal kalkınma ve sosyal adalet bağlamlarında ekonomimiz geriliyor" karalamalarını yazdı… BDP'nin kâh vagonu kâh papağanı olan Çarkçı Kemal ifade özgürlüğüne bu kadar önem veriyorsa, önce partisindeki muhaliflere kulak vermeli. Bakın kurultay delegesi Korkmaz Karaca, Kılıçdaroğlu'na nasıl bir mektup yazmış;
"Kemal Bey,
Mustafa Kemal'in hiç kendi devletini yabancı basına şikayet ettiğini duydunuz mu? Liderler şikayet etmez, mızıkçı çocuklar gibi 'Ben küstüm oynamıyorum' demez.
Lider mücadele eder. Ülkesini ve devletini düne kadar emperyalist diye suçladığı Amerika'nın gazetelerinde karalamaz. Sn. Kılıçdaroğlu tesadüfen gelinen her makamın ömrü kısa olur. Görüyorum ki, siyasi ömrünüzü tükettiniz.
Lütfen bizi ve bu ülkeyi daha fazla yormayın. Üç seçim kaybetmiş bir siyasetçi olarak kendinize yakışanı yapın. Beni disipline bir kez daha verin. Verin ki, sizin demokrasi anlayışınızı herkes görsün.
Sizinle bu partinin gideceği hiçbir yer olmadığına inandığım için 'KENDİN ÇAL KENDİN OYNA' kurultayınıza katılmayacağımı şimdiden bildiririm."
Karaca, CHP Genel Başkanı'nı açıkça Türkiye'yi dünyaya şikayet eden siyasetçi olarak tescil etti. Kılıçdaroğlu, çıkarları gereği üç maymunu oynamaya devam ediyor.
Mesela, Çayyolu Alacaatlı ve Batıkent Ergazi mahallelerindeki delege seçimlerinde, "Bilmiyorum, görmedim, duymadım" ayağına yattı.
Acaba, Ergazi'de eski Ankara İl Başkanı Haydar Doğan ve Çayyolu Alacaatlı'da Yenimahalle Belediye Başkan Yardımcısı Şenol Balaban kazanacağı için mi seçimler ikinci kez iptal edildi?
Ama bu iptaller CHP tabanında geniş yankı buldu, umurunda mı bilmem…