Yazdıklarını araştırmak gibi bir huyu olmadı hiç.
Galiba bundan sonra da olmayacak… Kısacası okuruna "Ben yazdım doğrudur" emrivakisi yapar hep.
***
Gazeteciliğin alfabesi 5N+1K kuralını işletmez… Çünkü işine gelmez… Kafasına göre takılmayı sever.
Bir işin önünü, arkasını, altını, üstünü araştırmaz?
Velhasıl
"Doğru mudur?" diye kimseye de sormaz.
O gün aklına ne esmişse dahası önüne ne konmuşsa onu yazar.
En azından benimle ilgili böyle yaptı.
Mustafa Mutlu'dan bahsediyorum.
Vatan'ın muhteşeminden(!)
***
Mutlu Mustafa ile köşesinden tanışırız.
Hiç yüz yüze gelmedik yani.
Hiç konuşmadık da.
Ama hiç tanımadığı benimle ilgili sürekli ahkam kesmektedir.
Şahsımla ilgili ilk yazısını 22 Aralık 2005'te yazdı. Benden çok onun ruh halini yansıtıyordu.
Google'da vardır… Okuyamayanlar bakabilir!
***
Gazeteniz SABAH'ın
Ankara ekini çıkardığımız günler...
Arkadaşlarımızla birlikte gece gündüz çalışmış sonunda güzel bir iş yapmıştık…
Herkes sevinçliydi.
Ankara'ya yeni bir soluk gelmişti çünkü.
***
Bazı belediye başkanları başarı dileyen 'kutlama
' ilanları vermişti.
Mutlu Mustafa, buna kızdı.
'Kimin parasıyla reklam veriyorsunuz' diye başkanları güzelce haşladı!
Özel ilan bedelini belediyenin ödeyemeyeceğini bilmeden.
"Kıskançlık" kokan o yazıyı kâle bile almadık.
***
Beyefendinin şahsımla ilgili ikinci bombası
"Adana'da ibretlik medya savaşı" başlığını taşır.
Bu kez de
2006 Kasım'ında yerel birkaç tezgahtar gazetecinin servis ettiği bir palavrayı araştırmadan köşesine almıştı…
Güya şantajla bir belediye başkanından ilan istemiştik!..
Ama nedense köşesinde şantaj yapılan başkanın ne adı ne sanı vardı!
Yani Mustafa efendi, bir püsküllü yalanı daha köşesine taşımıştı...
***
Düzeltme gönderdim,
Ardından da tekzip…
Sözde
"hak, hukuk savunucusu" olan muhteşem Mustafa hiçbirini yayınlama cesareti gösteremedi.
Tıpkı candaşı Çarkçı Kemal gibi.
'Çamur at izi kalsın' prensibiyle yazmıştı yazısını.
Buna da bir
"La havle" çektik.
***
Köşesinden önüne gelene "
Hat, höt" diyen
Mutlu Mustafa, zamanın
Türk Kızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali'ye de takmıştı.
Kızılay'dan nemalanmak isteyen bir şahsın Küçükali aleyhinde söylediklerini noktasına, virgülüne dokunmadan köşesinde yazmıştı. Önceki yıl yaşanan kurban skandalında kimlerin milyonlarca liralık
vurgun yaptığını tüm Türkiye öğrenmişti ama ne yazık ki bir tek o duymamıştı!
Küçükali'nin tansiyonu 20'ye fırlamış adam hastanelik olmuştu.
Duyunca dayanamadım ve...
'Osmanlı tokadını hak ettin' diye bir yazı yazdım.
Bu düşüncem hala geçerli…
***
Mustafa Mutlu benimle ilgili son
tespiti bir kaç gün önce yaptı.
Ve Time dergisinin '
Dünyada Yılın Adamı'nı seçmek için düzenlediği ankete
'ulusalcı' ve
PKK'lıların organize bir şekilde 'hayır'
kampanyası başlatmasını eleştiren yazıma dil uzattı.
Başbakan Erdoğan'ın yılın adamı seçilmesinden belli ki o da rahatsız…
***
Önce,
"Başbakan AKP'lilerin organize oylarıyla bu ankette açık ara önde gidiyor" diyerek kampanyacı takıma gaz verdi…
Sonra da bildik bir yönteme başvurarak,
"Sevgili AKP'li seçmenler, Ersin Ramoğlu'nun adını yazın bir kenara...
Göreceksiniz, dört yıl sonra vekiliniz olacak" diye bana sataştı.
***
Ahh Osmanlı tokadı ah! Vallahi eskilerimiz boşuna
"Nush (nasihat) ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir" dememiş.
Daha ne diyeyim sana Mustafa Efendi?