Hakkari ve Çukurca'da 24 askerimizi şehit eden PKK'lılara yönelik Türk Silahlı Kuvvetleri'nin başlattığı harekatta etkisiz hale getirilen teröristlerle ilgili PKK'nın yalan makineleri çalışmaya başladı.
Terörist kamplarının bulunduğu bölgelere güya napalm ve kimyasal bombalar atılmış da 24 terörist ölmüş. Yani şimdi de kimyasal bomba yalanı…
Aslında teröristler savaş uçaklarının bombardımanından ve topçu atışlarından kurtulabilmek için ya iç kesimlere kaçtı ya da başını sığınaklardan dışarı çıkaramıyor.
Haftanin'de üslenen PKK'lıların geçiş güzergâhları da topçu birliklerimiz tarafından sürekli bombalanıyor.
Askerlerimizi şehit eden teröristlere Mehmetçiğin gül uzatacak hali yok tabii.
***
Değerli okurlar, ölüm acı bir olay.
Başbakan Sayın Erdoğan bunun için "Analar ağlamasın" dedi.
Bu yüzden risk aldı.
Muhalefetin boy hedefi oldu.
Önüne gelen ona saldırdı…
El ele verip kanın durmasını sağlamak durumunda olanlar, Başbakan'a 'Vatan haini' bile dedi.
Peki ya dağdakiler?
Ya onlar?
Onlar da vatanı ele geçirmek isteyen düşman güçlerin maşası oldu.
Sözde 'Kürtlerin özgürlüğü' adına binlerce vatan evladını asker ve sivil demeden mayınla havaya uçurdu.
***
Ben Karadenizliyim…
Karadeniz'de toprak yok.
İnanın ekilecek bir metrekare düz arazi de...
Dağlık bir coğrafyada yaşar Karadeniz insanı.
Yaşamını sürdürebilmesi için önünde sadece üç seçeneği var.
İlki, yaylalarda odunculuk ya da hayvancılık yapmak...
İkincisi, hırçın Karadeniz'de boyu 5 metreyi aşan dalgalar arasında ölüm kalım savaşı vererek balık avlamak.
Sonuncusu ise gurbete çıkmak.
***
Dağa çıkarsa öldürülmesi yasak olan ayı veya diğer yaban hayvanlarından korunma mücadelesi vermek zorundadır.
Denize açılırsa dalgalarla savaşmak zorundadır.
Gurbete çıkarsa sıla hasretiyle yanıp kavrulmak ve bin bir türlü çileye katlanmak zorundadır.
***
Karadeniz insanının, çoluk çocuğuna bakabilmek için bu üç seçenekten birisini tercih etmekten başka çaresi yoktur.
Dağdan ve denizden elde edilen gelirle ihtiyaçlarını karşılayamadığı için de hep 'gurbet'çidir.
Bölgede çay sektörü dışında sanayi yok, yağış olduğu için haliyle turizm de.
Yani gurbet tek çaredir.
***
Mesela ben Kürt vatandaşlarımızla aynı nüfus cüzdanını taşırım.
Benimkinde 'Bu Karadenizlidir, buna kıyak yapılır' diye yazmadığı gibi,
Kürtlerinkinde de 'Bu Kürt'tür, bunun kafasını kırın" denmemiştir.
Ancak onlar benden daha şanslı.
Çünkü yeşil kart ceplerinde. Tedavileri bedava. İlaçları da.
Sosyal yardımlaşma vakıfları ise hep onlara çalışır.
Uyuşturucu satarak zengin olanlarının Boğaz'da yalıları vardır.
Bizim ise başımızı sokacak yerimiz bile yok.
Onların düğünlerinde takılan altınları, gelinleri zor taşır…
Dolarlar da havada uçuşur.
Daha düne kadar bizim köylerin yolu yoktu.
Okullar köylerin orta yerinde yapılmıştı. Suyumuz da elektriğimiz de yoktu.
Kısacası çektiğimiz çile gavur eziyetinden farksızdı.
Yaşadıklarımı hatırladıkça inanın tansiyonum çıkıyor…
***
Tüm bunlara rağmen vergimizi aksatmadık, elektrik paramızı da.
Sarp kayalıklar arasında yaşam savaşı veren, ilkel teleferiklerle evine gidip gelen Karadenizli devletine hiçbir zaman isyan etmedi.
***
Peki ya Güneydoğu'dakiler?
Vergi vermediler, telefon parası da…
Elektrik kaçak, yeşil kartla tedavi de bedava…
Gençlerin eline keleşi verip dağa göndermek de neyin nesi?
Terör 40 yıldır öldürüyor…
Kandan besleniyor bunlar.
***
Dağda keyif çatıp, genç kızlara tecavüz edenler ise bu işin rantını yiyor.
Askerimizi öldüren teröristlerin çatışmada etkisiz hale getirilmesi üzerine ailelerine, "Türk Silahlı Kuvvetleri napalm ve kimyasal silahla çocuklarınızı öldürdü" diyor şimdi.
***
Bu ülke hepimize yeter.
Uyanın artık.
Yer altı ve yer üstü zenginliklerimize göz koyanların oyunu bu..
Maalesef bazıları da bu tezgaha alet oluyor.
Ülkemizdeki terör mutlaka bitmeli, bitirilmeli.
Gençlerin ölmesi iyi değil.
Yaşamak gibisi yok…
Bu kanlı oyundan uzak durun ne olur!