Bade İşcil saçlarını kısacık kestirmiş. Ben bayıldım. Süper olmuş. Çok yakışmış.
Ya da bayılmadım, iğrenç olmuş, kendine yapacağı en büyük kötülüğü yapmış.
Tövbe Yarabbim.
Bakın gördünüz mü, gündem mündem kalmıyor ortada. Bir ünlünün saçını kestirmesi, kocası tarafından aldatılması, boşanması, evlenmesi, selülitleriyle "yakalanması" yetiyor fabrika ayarlarımıza dönmemize.
Sarı saçlarından sen suçlusun Bade.
"Size ne" demek istiyorum haykırmak suretiyle "Si-ze-ne!"
Bir başkasının saçı, kaşı, ağzı, burnu, kıyafeti bu kadar önemli mi?
Bu kadar çene yorulacak, sosyal medyada TT yani Trending Topic olacak şey mi?
Ben de düştüm bu tuzaklara. Benimki en azından iş icabıydı. O zamanlar inanmıştım; ne kadar biberli, ne kadar köşeli, ne kadar sert, ne kadar yerden yere vurarak yazarsan o kadar çok okunursun demişlerdi.
Ben de malı buldum mu coşuyordum. Ne acizlik, ne tıkanmışlık.
Şimdi hepsini okurken utanıyorum, yüzüm kızarıyor alev alev yanıyorum. Zaten dönüp de okumuyorum.
Okunacak şey mi? İnsanı gururlandıracak şey mi?
Birilerinin saçını, elbisesini, aşkını, kalbini, kilosunu, kusurunu yerden yere vurarak okunacaksam başarılı mıyım yani? Adam mıyım yani?
Başlarım böyle başarıya.
Tabii gerçek şu: Kendiyle meşguliyeti elden bırakmış kişiler başkalarının özellikle ünlülerin üstünden hayattan intikam aldıklarını zannediyorlar.
Gol atıyorlar, gol! Ama esasen kendi kalelerine.
Bade İşcil'in saçlarıymış bütün meselemiz yani. Kısa kestirmiş de mahallenin erkek kuaförüne mi gitmiş de bunalıma mı girmiş de...
Yooo, kızın canı çekmiş. İşte bu kadar basit. Kestirir, kestirmez, saç ekletir Rapunzel'e döner, dönmez.
Siz de hayranları olarak elbette beğenir ya da beğenmezsiniz amaaaa bu kadar da hadise çıkarılmaz ki canım. Bakarsın, geçersin.
Geçemezsen, öyle elâlemin saçında, tırnağında, poposunda, göbek deliğinde takılır kalır hayatın. O kadar insan olur, o kadar yaşar, o kadar hak edersin işte.