Hadi canım şaka mı?
Yani dünyanın bir numarası, popun kralı, starlar üstü Michael Jackson'ın yaşadığı oda burası mı?
Bu kasvetli, eskimiş, üçüncü sınıf müze kılıklı odada mı yatıyordu yani?
Valla gözlerime inanamıyorum.
Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde Michael Jackson'ın ölmeden önce naftalin kokan bir yatak, yerde solmuş bir halı, dünyanın bütün tozunu üstüne çekmişcesine kaba ve ruhsuz perdeler...
Yatağın yanında antika bir masa, üzerinde su şişesi, ilaç kutuları... Arka arkaya dizlimiş sebebini düşün düşün bulamacağın üç ayrı abajur.
İki tekli ve bir ikili koltuk. Yıllardır kullanılmayan eski tiyatro salonları misali bir hava.
Çık git yatak odasından soyunma odasına. O herkesin sahip olmak istediği, Michael Jackson'ı kral yapan ışıltılı ceketlerin dizildiği cam kapaklı dolap da neyin nesi.
O kumaşlar, o koltuklar, o yastıklar pop müziğin, sahne şovunun, yeniliğin haritasını çizmiş MJ'in olabilir mi?
Vay vay vay.
Baktım durdum dakika larca.
Sonra dedim;
"Neden olmasın?".
İnsanın evi, yatak odası içinin aynası. Dünyanın en büyük pop sanatçısısın demek, efsanesin demek kendi içinde de efsane ve büyük olacaksın demek değil ki.
Hem günün sonunda yattığımız bir yatak, başımızı koyduğumuz bir yastık, yediğimiz bir tabak yemek, başımızın ucunda istediğimiz bir bardak su değil mi?
İmaj hiçbir şeydir değil mi?
Ne çektin be Michael.