Magazini severim, kendisinin hastası değilim ama severim.
Eğlencelidir magazin, kafa dağıtır, oyalar, kendi dünyanın sıkıntısından seni kaçırıp ünlülerin üstünden çeneni yorar.
Magazin sayesinde intikam alırsın tekdüze giden, bir türlü günyüzü görmeyen, ne yapsan olduramadığın günlerinden.
Magazin sayfalarını çevirdikçe elin tanımadığın adamına, kadına, mankenine, oyuncusuna sallarsın.
Kıyafetlerine burun kıvırır, ilişkilerini yargılar, seçimlerini ayıplar, sanki onun yerindeymişsin, yaşadıklarını bilirmişsin gibi "Ben öyle yapmazdım, aptal mı bu, ahlaksız bu ahlaksız" çekersin.
Saçmalarsın. İç ferahlatırsın.
Tuzağa düşer, hep en doğru kendinsin sanırsın.
Fantastiktir magazin, kalabalık bir dedikodu arenasıdır.
Tabii magazin sadece kim kiminle nerede, ne etti, kim kimi çimdikledi, kim kimle saç saça baş başa girdi değildir.
Kültür sanat da magazindir pekala. Müzik de sinema da tiyatro da şehri ziyaret eden sergiler de...
Bakın haftalardır 'tıss' magazin. Yok!
Bikinili güzeller Bodrum'a indi, Hürrem değişti, Meryem Uzerli mektuplar döşendi, hamilelerin göbeği göründü, ünlü oyuncular bir bir evlendi, tavana çiğ köfteler atıldı, yeni aşklar sürmanşetlendi, futbolcular sahillerde yakalandı ama 'tısss'! Ve de 'fısss'.
Kimsenin umru değil, kimsenin gündemi değil, içki sofralarına bile meze değil.
Çünkü gerçek hayal ürününü dövdü. Çünkü gerçek o kadar gerçek ki eğlenceyi öldürdü.
Çünkü gözler magazin görmek, kulaklar eller havaya şarkılar dinlemek, canlar konserlere koşmak, barlarda coşmak istemiyor.
Çünkü gerçek çok ağır ve net şimdi.
Çünkü öyle bir uyanıldı ki uykuya dönmek güç şimdi.
Ne yediğinin tadı var, ne içtiğinin, ne yaz akşamlarının hoş sohbetleri kaldı, ne güneşin neşesi, ne denizin huzuru, ne tatilin keyfi.
Dostlar acı çekiyor şimdi, herkes acı çekiyor. Ortadan küt! diye bölündük şimdi. Akıl almaz olaylar oluyor, mahallemizde uyku yok, rüyalar kesildi. Haklı isyanlar anlaşılmak istenmiyor.
Sözler mühürleniyor, tehditler havada uçuyor, demokrasi kırbaçlanıyor, masumiyet tutunacak dal arıyor. Kafalar deli sorularla, vicdanlar küllerle, gelecek endişeyle dolu.
Dedim ya; gerçek o kadar gerçek ki başka şeye sıra gelmiyor.