Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Başka sorusu olan?

Keşke İstanbul'a elin starları gelmese artık. Her defasında çıkan tablodan dolayı masanın altına girmek istiyorum.
Sadece Türkçe konuşmaması yetiyor birini alıp tepemize çıkarmamız için.
Bitmek tükenmek bilmeyen bir yabancı hastalığımız var bizim. Genlerimize işlemiş sanki. Edirne'den dışarısı olsun da ne olursa olsun.
En güzel kadın orada, en yetenekli müzisyenler orada, en iyi futbolcular orada, en lezzetli yemekler orada, en iyi eğitim orada. Böyle bir saplantı bizimkisi. Sanırsınız İngilizce konuşan herkes dâhi, herkes Einstein.
Onlar özel mi özel, bırak yaaa bizde ne gezer.
Kendimize güvenimiz eksik bizim. Çok ciddi travmalarımız var herhalde. Atamıyoruz üstümüzden, çitiliyoruz çitiliyoruz çıkmıyor.
Ve ben mesela İstanbul'u kasaba sandığını söyleyebilecek kadar kıt zekâlı, bilgisiz bir kadının kraliçe muamelesi görmesine dayanamıyorum arkadaş.
Ya da gelen sulu ağızlı tiplerin misafirperveliğimizi takdir etmesi de kesmiyor beni. Hatta sigortalarımı attırıyor.
Bıktım artık gördüğümüz bu itilmiş ev hanımı muamelesinden. Hani ev hanımlarının beyni yokmuş gibi 'sen başka işe yaramazsın evini barkını topla, çocuklarına bak, yemek pişir ve çeneni kapa' derler ya, o halden.
Siz bıkmadınız mı?
Sizin içiniz daralmıyor mu hâlâ birçok şey 'sanılmaktan', kenara koyulmaktan, sürekli servis yapmaktan?
Yurdumuza yabancı bir ünlü gelir. Amaan kim olduğu, kariyerinin hangi noktasında durduğu, geçmişi, imza attığı işler önemi değildir.
Maksat yan yana fotoğraf 'çekinmektir'. Programında dekor etmek, gazetede müdürüne röportajı teslim etmektir.
Ağzımızın salyaları aka aka bakarız, günlerce sadece onu konuşuruz.
O da kebap yer, Boğaz'a hayran kalır, Kapalıçarşı'dan halı alır ve uçağa bindiğiyle vınnn.
Ve bizim sunucularımız, röportajcılarımız, muhabirlerimiz bu ünlülere hep aynı sorularla gider.
Bakın fikstir bu sorular, kanun gibidir.
* "Türkçe öğrendiniz mi?". Hadi bize bir "iyi akşamlar" ya da "teşekkür ederim" desin de coşalım, bağrımıza basalım sorusu.
* Türk yemeklerini beğendiniz mi?". Yabancı ünlünün kalbine giden yol midesinden geçer kafası.
* Ünlümüz kadınsa; "Türk erkeklerini nasıl buldunuz?", erkekse "Türk kadınlarını nasıl buldunuz?". Yahu biz 'bulunacak' bir şey miyiz? Nedir bu yıllardır bitmek bilmeyen yabancı enişte-yenge muhabbeti.
Kendimizi beğenmemiz el kızının- oğlunun iki dudağından çıkacak cevaba mı bağlı?
* Bir daha Türkiye'ye gelecek misiniz?". Pek tabii ki ünlümüz kesinlikle geleceğini söyler.
Tam konu tükenmişken de son soru olarak; "Bize başka söylemek istediğiniz birşey var mı?" patlatılır sen sağ ben selamet.
Bunu yeni yetme muhabir de yapar, yılların televizyon sunucuları da. Kimsenin aklına kişiye özel sorular sormak gelmez çünkü yabancı ünlünün İstanbul'da olması şoku kolay kolay atlatılamaz.

***

Dünyaca ünlü yıldızlar ülkemize gelmesin mi? Gelsinler tabii. Ne güzel. Gelsinler burada projelere katılsınlar, günümüzü renklendirsinler. Hepsine tamam!
Tamam da biraz ayarlarımızla oynasak artık. Biraz kendi sahip olduğumuz değerlerin de farkına varsak, biraz başkalarını göklere kendimizi yerin dibine koymasak.
Biraz dik dursak. Biraz aklımızdan, fikrimizden, görüntümüzden, bize has geleneklerimizden emin olsak.
Biraz özenmesek.
Biraz bizden olanı daha çok sevmeyi, desteklemeyi, yüceltmeyi becerebilsek. Biraz yani, biraz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA